| Ümit Şimşek Meali | 	
	  |  
 | 1: And olsun saf saf dizilenlere. | 	  |  
 | 2: Sürüp sevk edenlere. | 	  |  
 | 3: Zikri okuyanlara. | 	  |  
 | 4: Tanrınız tek bir Tanrıdır. | 	  |  
 | 5: O göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi ve doğuların Rabbidir. | 	  |  
 | 6: Biz Dünya semâsını yıldızlardan süslerle donattık. | 	  |  
 | 7: Ve onu her türlü isyankâr şeytandan koruduk. | 	  |  
 | 8: Onlar yüce âlemleri dinleyemezler; çünkü taşlanırlar. | 	  |  
 | 9: Semâdan kovulmuşlardır; onlar için bir de sürekli azap vardır. | 	  |  
 | 10: Ancak kulak hırsızlığıyla birşey kapan olursa, onu da delip geçen bir alev izler. | 	  |  
 | 11: Sor onlara: Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa bütün bu yarattıklarımızı mı? Nihayet Biz onları yapışkan bir çamurdan yaratmışız. | 	  |  
 | 12: Sen hayrete düştün; onlar ise eğleniyorlar. | 	  |  
 | 13: Öğüt verildiğinde düşünüp ibret almıyorlar. | 	  |  
 | 14: Bir âyet gördüklerinde de alaya alıyorlar. | 	  |  
 | 15: Diyorlar ki: 'Bu düpedüz büyüdür. | 	  |  
 | 16: 'Biz ölüp de topraktan ve kemikten ibaret hale geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz? | 	  |  
 | 17: 'Üstelik gelip geçmiş atalarımız da, öyle mi?' | 	  |  
 | 18: De ki: Evet. Hem de horlanmış şekilde diriltileceksiniz. | 	  |  
 | 19: Buna bir ses yeter; ve onlar o anda kalkmış, bakınmaktadırlar. | 	  |  
 | 20: 'Eyvah bize,' derler. 'Hesap günü gelmiş!' | 	  |  
 | 21: İşte yalanladığınız hüküm günü! | 	  |  
 | 22: Sürün o zalimleri ve benzerlerini ve taptıklarını, | 	  |  
 | 23: Allah'tan başka kulluk ettiklerini. Hepsine Cehennemin yolunu gösterin. | 	  |  
 | 24: Tutuklayın onları; çünkü sorguya çekilecekler. | 	  |  
 | 25: Yardımlaşsanıza, size ne oldu? | 	  |  
 | 26: Heyhat! O gün hepsi teslimiyet içindedir. | 	  |  
 | 27: Döner, birbirlerini suçlarlar. | 	  |  
 | 28: 'Siz iyiliğimizi ister görünüyordunuz' derler. | 	  |  
 | 29: Diğerleri de 'Siz zaten inanmamıştınız ki,' diye cevap verirler. | 	  |  
 | 30: 'Sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Kendiniz bir azgınlar güruhu olup çıktınız. | 	  |  
 | 31: 'Artık Rabbimizin sözünü hak ettik; azabı hep beraber tadacağız. | 	  |  
 | 32: 'Doğru, sizi biz baştan çıkardık; çünkü biz de azmış gitmiştik.' | 	  |  
 | 33: O gün hepsi azapta ortaktır. | 	  |  
 | 34: Mücrimleri Biz işte böyle yaparız. | 	  |  
 | 35: Onlara 'Allah'tan başka tanrı yok' denince büyüklük taslıyorlardı. | 	  |  
 | 36: 'Delirmiş bir şairin hatırı için tanrılarımızı mı terk edelim?' diyorlardı. | 	  |  
 | 37: Halbuki o hakkı getirmiş ve diğer bütün peygamberleri de doğrulamıştı. | 	  |  
 | 38: O acı azabı mutlaka tadacaksınız. | 	  |  
 | 39: Yaptıklarınızın karşılığından başka birşey görmeyeceksiniz. | 	  |  
 | 40: Ancak Allah'ın ihlâsa erdirdiği kulları müstesna. | 	  |  
 | 41: Orada onlar için âşinâ rızıklar vardır. | 	  |  
 | 42: Ve meyveler vardır. Sürekli ikramlara erişirler. | 	  |  
 | 43: Nimetlerle dolu Cennetlerdedirler. | 	  |  
 | 44: Karşılıklı koltuklara kurulmuşlardır. | 	  |  
 | 45: Çevrelerinde pınarlardan doldurulmuş kadehler dolaştırılır. | 	  |  
 | 46: Bembeyazdır, içenlere pek hoş gelir. | 	  |  
 | 47: Ne rahatsızlık verir, ne sarhoş eder. | 	  |  
 | 48: Yanlarında da bakışlarını kendilerine çevirmiş güzel gözlü eşler vardır. | 	  |  
 | 49: Saklı inciler gibi. | 	  |  
 | 50: Birbirlerine dönmüş, hal hatır sormaktadırlar. | 	  |  
 | 51: Sohbete katılanlardan biri der ki: 'Benim bir arkadaşım vardı. | 	  |  
 | 52: 'Derdi ki: Sen de inanıyor musun, | 	  |  
 | 53: 'Ölüp de topraktan ve kemikten ibaret hale geldikten sonra hesaba çekileceğimize?' | 	  |  
 | 54: 'Şimdi ne halde olduğunu biliyor musunuz?' der. | 	  |  
 | 55: Bakar ve onu Cehennemin ortasında görür. | 	  |  
 | 56: Der ki: 'Allah'a yemin olsun, neredeyse beni de helâk edecektin. | 	  |  
 | 57: 'Rabbim lütfetmeseydi, ben de orada olacaktım. | 	  |  
 | 58: 'Artık ölmeyeceğiz, değil mi? | 	  |  
 | 59: 'İlk ölümümüzden sonra bize ölüm yok. Azaba da uğratılmayacağız.' | 	  |  
 | 60: Asıl büyük bahtiyarlık işte budur. | 	  |  
 | 61: Çalışacak olan, böyle birşey için çalışsın. | 	  |  
 | 62: Bu mu daha iyi bir ikramdır, yoksa zakkum ağacı mı? | 	  |  
 | 63: Biz onu zalimler için bir belâ yaptık. | 	  |  
 | 64: O, Cehennemin dibinde biten bir ağaçtır. | 	  |  
 | 65: Meyvesi şeytanların başına benzer. | 	  |  
 | 66: Ondan mutlaka yiyecekler, hem de karınlarını tıka basa dolduracaklar. | 	  |  
 | 67: Üzerine de onlar için kaynar sudan bir içecek var. | 	  |  
 | 68: Sonra dönecekleri yer yine Cehennemdir. | 	  |  
 | 69: Onlar atalarını sapıklıkta buldular. | 	  |  
 | 70: Yine de izlerinde koşup duruyorlar. | 	  |  
 | 71: Onlardan önce gelip geçenlerin de çoğu sapmıştı. | 	  |  
 | 72: Biz ise onların içinden de uyarıcılar göndermiştik. | 	  |  
 | 73: Şimdi bak, uyarılanların sonu ne oldu? | 	  |  
 | 75: Nuh da Bize niyazda bulunmuştu; Biz ise ne güzel cevap verdik. | 	  |  
 | 76: Onu ve ailesini o büyük felâketten kurtardık. | 	  |  
 | 77: Yalnız onun neslini sağ bıraktık. | 	  |  
 | 78: Ardında da onun için iyi bir nam bıraktık. | 	  |  
 | 79: Âlemlerde Nuh'â selâm olsun. | 	  |  
 | 80: İyi kulluk edenleri Biz böyle ödüllendiririz. | 	  |  
 | 81: Doğrusu, o Bizim inanmış kullarımızdandı. | 	  |  
 | 82: Diğerlerini de boğduk. | 	  |  
 | 83: İbrahim de onun milletindendi. | 	  |  
 | 84: Rabbine tertemiz bir kalple gelmişti. | 	  |  
 | 85: Hani o babasına ve kavmine sormuştu: 'Nedir bu taptıklarınız? | 	  |  
 | 86: 'Niyetiniz Allah'tan başka tanrılar uydurmak mı? | 	  |  
 | 87: 'Ya Âlemlerin Rabbini siz ne sanıyorsunuz?' | 	  |  
 | 88: Sonra yıldızlara bir göz attı. | 	  |  
 | 89: 'Ben hastayım' dedi. | 	  |  
 | 90: Onlar da arkalarını dönüp gittiler. | 	  |  
 | 91: İbrahim ise onların tanrılarına vardı ve 'Yesenize,' dedi. | 	  |  
 | 92: 'Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz?' | 	  |  
 | 93: Yaklaştı ve var gücüyle vurdu. | 	  |  
 | 94: Derken kavmi İbrahim'in başına üşüştü. | 	  |  
 | 95: İbrahim onlara dedi ki: 'Kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? | 	  |  
 | 96: 'Oysa sizi de, yaptıklarınızı da yaratan Allah'tır.' | 	  |  
 | 97: 'İbrahim için bir fırın yapın,' dediler. 'Ve onu ateşe atın.' | 	  |  
 | 98: Böylece İbrahim'e bir tuzak kurmak istediler; Biz ise onları küçük düşürdük. | 	  |  
 | 99: Sonra İbrahim 'Ben Rabbime gidiyorum; O bana yol gösterecek' dedi. | 	  |  
 | 100: Ve 'Yâ Rabbi, bana salih bir evlât bağışla' diye dua etti. | 	  |  
 | 101: Biz de ona yumuşak huylu bir oğul müjdesi verdik. | 	  |  
 | 102: Kendisiyle beraber iş yapacak çağa geldiğinde, İbrahim oğluna dedi ki: 'Oğulcuğum, rüyamda seni kurban ederken gördüm. Buna ne dersin?' Oğlu 'Sana emredileni yap, baba,' dedi. 'İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.' | 	  |  
 | 103: İkisi de Allah'ın emrine teslim oldu ve İbrahim oğlunu yüzükoyun yere yatırdı. | 	  |  
 | 104: O zaman Biz 'Ey İbrahim,' diye seslendik. | 	  |  
 | 105: 'Sen rüyana sadakat gösterdin. İşte Biz iyi kulluk edenleri böyle ödüllendiririz.' | 	  |  
 | 106: Hiç kuşku yok ki bu apaçık bir sınavdı. | 	  |  
 | 107: Oğlunun yerine, ona büyük bir kurbanlık verdik. | 	  |  
 | 108: Ve ardında ona iyi bir nam bıraktık. | 	  |  
 | 109: Selâm olsun İbrahim'e. | 	  |  
 | 112: Onu, salihlerden bir peygamber olarak İshak ile müjdeledik. | 	  |  
 | 113: Onu da, İshak'ı da kutlu ve uğurlu kıldık. İkisinin neslinden de hem iyi kulluk edenler var, hem de kendisine açıkça zulmedenler. | 	  |  
 | 114: Biz Musa ile Harun'a da lütufta bulunduk. | 	  |  
 | 115: Her ikisini ve kavmini o büyük dertten kurtardık. | 	  |  
 | 116: Onlara yardım ettik de üstün geldiler. | 	  |  
 | 117: Kendilerine, dinlerini açıklayan kitabı verdik. | 	  |  
 | 118: İkisini de dosdoğru yola ilettik. | 	  |  
 | 119: Ve arkadan gelenlerde onlara iyi bir nam bıraktık. | 	  |  
 | 120: Musa ve Harun'a selâm olsun. | 	  |  
 | 122: Doğrusu, ikisi de inanmış kullarımızdandı. | 	  |  
 | 123: İlyas da peygamber olarak gönderilenlerdendi. | 	  |  
 | 124: O da kavmine demişti ki: 'Hiç sakınmıyor musunuz? | 	  |  
 | 125: 'O en güzel Yaratıcıyı bırakıp da Ba'l putuna mı tapıyorsunuz? | 	  |  
 | 126: 'Oysa sizin de, evvelce gelip geçmiş atalarınızın da Rabbi Allah'tır.' | 	  |  
 | 127: Onlar İlyas'ı yalanladılar. Fakat hesap gününde huzurumuza getirileceklerdir. | 	  |  
 | 128: Ancak Allah'ın ihlâsa erdirdiği kulları müstesnadır. | 	  |  
 | 129: İlyas'a da ardında iyi bir nam bıraktık. | 	  |  
 | 130: Selâm olsun İlyas'a. | 	  |  
 | 133: Lût da peygamber olarak gönderilenlerdendi. | 	  |  
 | 134: Biz onu da, bütün ailesini de kurtardık. | 	  |  
 | 135: Ancak geride kalan kocakarı müstesna. | 	  |  
 | 136: Sonra diğerlerini helâk ettik. | 	  |  
 | 137: (137-138) Sabah akşam onların yurtlarından geçiyorsunuz. Hâlâ akıl etmeyecek misiniz? | 	  |  
 | 139: Yunus da peygamber olarak gönderilenlerdendi. | 	  |  
 | 140: Hani o yolcu dolu bir gemiye kaçmıştı. | 	  |  
 | 141: Sonra kur'a çektiler ve o kaybetti. | 	  |  
 | 142: Sonra, kendisini kınayıp dururken, onu balık yuttu. | 	  |  
 | 143: Rabbini tesbih edenlerden olmasaydı, | 	  |  
 | 144: Diriltilecekleri güne kadar balığın karnında kalacaktı. | 	  |  
 | 145: Sonra onu hasta halde boş bir araziye attık. | 	  |  
 | 146: Üzerine de kabak türünden bir ağaç bitirdik. | 	  |  
 | 147: Ve onu yüz bin, hattâ daha fazla kişiye peygamber gönderdik. | 	  |  
 | 148: Onlar iman ettiler; Biz de onları belirli bir vakte kadar nimetlerimizden nasiplendirdik. | 	  |  
 | 149: Sor onlara: Kızlar Rabbinin de oğlanlar onların mı? | 	  |  
 | 150: Veya Biz melekleri dişi yarattık da onlar buna tanık mı oldular? | 	  |  
 | 151: (151-152) Bilin ki 'Allah çocuk sahibi oldu' demeleri de onların kendi uydurmalarındandır. Hiç şüphe yok ki onlar yalancılardır. | 	  |  
 | 153: Allah kızları erkek çocuklara tercih mi etti? | 	  |  
 | 154: Ne oluyor size? Nasıl böyle bir yargıya varıyorsunuz? | 	  |  
 | 155: Hiç düşünmüyor musunuz? | 	  |  
 | 156: Yoksa sizin apaçık bir deliliniz mi var? | 	  |  
 | 157: Eğer doğru söylüyorsanız, getirin kitabınızı. | 	  |  
 | 158: Bir de Allah ile cinler arasında nesep bağı uydurdular. Oysa cinler de biliyor ki, onlar toplanıp Allah'ın huzuruna sevk edileceklerdir. | 	  |  
 | 159: Onların yakıştırdıkları şeylerden Allah münezzehtir. | 	  |  
 | 160: Ancak Allah'ın ihlâsa erdirdiği kulları onlardan ayrıdır. | 	  |  
 | 161: Siz de, taptıklarınız da, | 	  |  
 | 162: Ona karşı kimseyi fitneye düşürecek bir güce sahip değilsiniz. | 	  |  
 | 163: Ancak Cehenneme atılacak kimse müstesna. | 	  |  
 | 164: Melekler derler ki: 'Herbirimizin belirli bir makamı vardır. | 	  |  
 | 165: 'Biz saf saf dizilenleriz. | 	  |  
 | 166: 'Ve biz Allah'ı tesbih edenleriz.' | 	  |  
 | 167: Onlar ise şöyle deyip duruyorlardı: | 	  |  
 | 168: 'Öncekilerin kitapları gibi bizim de bir kitabımız olsaydı, | 	  |  
 | 169: 'Biz de Allah'ın ihlâsa erdirdiği kullardan olurduk.' | 	  |  
 | 170: Oysa onlar o kitabı inkâr ettiler! Yakında görecekler. | 	  |  
 | 171: Doğrusu, peygamber olarak gönderdiğimiz kullarımız hakkında Bizim bir sözümüz vardır: | 	  |  
 | 172: Onlara mutlaka yardım erişecektir. | 	  |  
 | 173: Ve üstün gelen, Bizim ordumuz olacaktır. | 	  |  
 | 174: Şimdi sen bir süre için onları kendi haline bırak. | 	  |  
 | 175: Ve onları gözetleyedur. Onlar da yakında görecekler. | 	  |  
 | 176: Azabımızın çabuklaştırılmasını mı istiyorlar? | 	  |  
 | 177: Fakat azap onların yurduna bir inecek olursa, o uyarılanların sabahı ne kötü olur! | 	  |  
 | 178: Sen bir süre için onları kendi haline bırak. | 	  |  
 | 179: Ve gözetleyedur. Onlar da yakında görecekler. | 	  |  
 | 180: İzzet sahibi Rabbin, onların yakıştırdıklarından münezzehtir. | 	  |  
 | 181: Selâm olsun peygamber olarak gönderilenlere. | 	  |  
 | 182: Ve hamd olsun Âlemlerin Rabbi olan Allah'a. | 	  |