| Yaşar Nuri Öztürk Meali |
|
| 1: Yemin olsun inip çıktığı zaman yıldıza/fışkırıp çıktığı zaman çimene/süzülüp aktığı zaman Ülker Yıldızı'na/aşağı indiği zaman o parçalar halinde ağır ağır gelene, | |
| 2: Ki arkadaşınız ne saptı ne de azdı. | |
| 3: O; kuruntudan, keyfinden konuşmuyor. | |
| 4: İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o. | |
| 5: Kuvvetleri çok müthiş olan belletip öğretti onu ona. | |
| 6: Akıl, güzellik ve güç sahibidir. Doğrulup dikildi. | |
| 7: En yüksek ufuktadır o. | |
| 8: Sonra iyice yaklaştı ve sarktı, | |
| 9: İki yayın beraberliği gibi, belki ondan da yakındı. | |
| 10: Böylece vahyetti kuluna vahyettiğini. | |
| 11: Kalp yalanlamadı gördüğünü. | |
| 12: Onun gördüğü şey hakkında kuşkuya düşüp onunla çekişiyor musunuz? | |
| 13: Yemin olsun ki onu bir başka inişte de görmüştü. | |
| 14: Son sınır ağacı, Sidretül Münteha yanında. | |
| 15: O ağacın yanındadır sığınılacak bahçe. | |
| 16: O vakit kuşatıp sarıyordu Sidre'yi kuşatıp saran, | |
| 17: Göz ne kayıp şaştı ne azıp haddi aştı. | |
| 18: Yemin olsun ki Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü. | |
| 19: Gördünüz mü Uzza'yı, Lât'ı. | |
| 20: Ve ötekini, üçüncüsü olan Menât'ı. | |
| 21: Erkek size, dişi Allah'a mı? | |
| 22: İşte bu, insafsız bir bölüştürme. | |
| 23: Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir. Onlar hakkında Allah bir kanıt indirmemiştir. Onlar, sadece sanıya, bir de nefislerin hoşlandığı şeylere uyuyorlar. Yemin olsun, onlara hidayet Rablerinden gelmiştir. | |
| 24: İnsan için, her özleyip hayal ettiği var mı acaba? | |
| 25: Sonrası da öncesi de/âhiret de dünya da Allah'ındır. | |
| 26: Göklerde nice melekler var ki, şefaatler hiçbir işe yaramaz. Allah'ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna. | |
| 27: O âhirete inanmayanlar, meleklere mutlaka dişilerin adlarını takarlar. | |
| 28: Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Yalnızca sanıya uyuyorlar. Sanı ise haktan hiçbir şey kazandırmaz. | |
| 29: Bizim zikrimizden/Kur'an'ımızdan yüz çeviren ve iğreti dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden, sen de yüz çevir. | |
| 30: Onların, ilimden ulaşacakları şey işte budur. Kuşkusuz, yolundan sapmış olanı Rabbin çok iyi bilir. Hidayet üzere yürüyeni de en iyi O bilir. | |
| 31: Göklerde ne var yerde ne varsa Allah'ındır. Bu, Allah'ın; yaptıklarıyla kötülük sergileyenleri cezalandırması, güzel davranıp güzel düşünenleri de güzellikle ödüllendirmesi içindir. | |
| 32: Öyle kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O'dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur. | |
| 33: O yüz geri döneni gördün mü? | |
| 34: Azıcık verdi, sona inatla sıkıca tuttu. | |
| 35: Gaybın bilgisi onun yanında da o mu görüyor? | |
| 36: Yoksa haber verilmedi mi ona, Mûsa'nın sayfalarındakiler? | |
| 37: Ve o çok vefalı İbrahim'in sayfalarındakiler... | |
| 38: Gerçek şu ki, hiçbir günahkâr bir başka günahkârın yükünü sırtlamaz. | |
| 39: Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur. | |
| 40: Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir. | |
| 41: Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir. | |
| 42: Hiç kuşkusuz, son varış Rabbinedir. | |
| 43: Hiç kuşkusuz, güldüren de O'dur, ağlatan da... | |
| 44: Hiç kuşkusuz, öldüren de O'dur, dirilten de... | |
| 45: Hiç kuşkusuz, iki çifti, erkeği ve dişiyi yaratan O'dur; | |
| 46: Meni halinde atıldığı zaman bir spermden... | |
| 47: Hiç kuşkusuz, o ikinci oluşum da O'nun işidir. | |
| 48: Hiç kuşkusuz, zenginlik veren de O'dur, nimete boğan da... | |
| 49: Hiç kuşkusuz, Şi'ra yıldızının/şuurlanmanın Rabbi de O'dur. | |
| 50: Hiç kuşkusuz, daha önceden gelmiş olan Âd'ı helâk etti. | |
| 51: Semûd'u da. Böylece geriye bir şey bırakmadı. | |
| 52: Daha önce de Nûh kavmini. Çünkü onlar, evet onlar zulmettiler, azdılar. | |
| 53: Altı üstüne gelmiş kentleri de yere geçirdi O. | |
| 54: Sarıp doladı onlara, sarıp doladığını. | |
| 55: Peki, Rabbinin nimetlerinden hangisinde kuşkuya düşüyorsun? | |
| 56: Bu da ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır. | |
| 57: Yaklaşmakta/yaklaşacak olan yaklaştı. | |
| 58: Onu Allah'tan başka kaldıracak/uzaklaştıracak yok. | |
| 59: Şimdi siz bu sözden mi hayrete düşüyorsunuz? | |
| 60: Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz. | |
| 61: Ve siz, kibirlenip kafa tutarak sersemce somurtuyorsunuz. | |
| 62: Artık Allah için secdeye kapanın, ibadet edin/iş yapıp değer üretin! | |