| Ömer Öngüt Meali | 	
	  |  
 | 1: Resulüm! De ki: "Bana cinlerden bir topluluğun Kur'an dinlediği vahyolundu. " Onlar şöyle demişlerdir: "Gerçekten biz hayranlık veren çok hoş Kur'an dinledik. " | 	  |  
 | 2: "O, hakka ve doğru yola götürüyor. Bundan dolayı biz de ona iman ettik. Biz Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız. " | 	  |  
 | 3: "Doğrusu Rabbimizin şânı çok yücedir. O ne eş, ne de bir çocuk edinmemiştir. " | 	  |  
 | 4: "Meğer aramızdaki şu beyinsiz (İblis), Allah hakkında saçma sapan şeyler söylüyormuş. " | 	  |  
 | 5: "Biz, insanların ve cinlerin, Allah'a karşı yalan uydurabileceklerini sanmazdık. " | 	  |  
 | 6: "Gerçekten bir takım insanlar, cinlerin bir takımına sığınırlardı da, o cinlerin kibir ve azgınlıklarını artırırlardı. | 	  |  
 | 7: "Onlar da sizin sandığınız gibi, Allah'ın hiç kimseyi yeniden diriltmeyeceğini sanmışlardı. " | 	  |  
 | 8: "Biz göğü yokladık, onu çok kuvvetli bekçilerle ve alevlerle doldurulmuş bulduk. " | 	  |  
 | 9: "Biz bundan evvel, haber işitmek için göğün dinleyebileceğimiz bir yerinde otururduk. Artık şimdi kim dinleyecek olsa, kendisini gözetleyen bir alev bulunuyor. " | 	  |  
 | 10: "Biz bilmeyiz ki, yeryüzünde olan kimseler hakkında bir belâ mı murad edildi, yoksa Rableri onlara bir iyilik mi diledi?" | 	  |  
 | 11: "Biz cinlerin içinde sâlih müminler de vardır, bundan aşağı bulunanlar da vardır. Biz çeşit çeşit fırkalara ayrılmış topluluklardık. " | 	  |  
 | 12: "Gerçekten biz anladık ki, Allah'ı yeryüzünde acze düşürmemize aslâ imkân yok. Başka yere kaçmakla da hiçbir zaman onu âciz bırakamayız. " | 	  |  
 | 13: "Biz hidayet rehberi olan Kur'an'ı dinlediğimizde, ona iman ettik. Kim Rabbine iman ederse; o artık ne mükâfatın azalacağından, ne de haksızlığa uğrayacağından korkmaz. | 	  |  
 | 14: "İçimizde kendini Allah'a vermiş müslümanlar da var, hak yolundan sapan zâlimler de var. Kendini Allah'a veren müslümanlar; işte onlar hidayet yolunu arayanlardır. " | 	  |  
 | 15: "Kendilerine yazık eden zâlimlere gelince, işte onlar cehenneme odun oldular. " | 	  |  
 | 16: Resulüm! Eğer onlar yolda dosdoğru gitselerdi, onlara bol bol su verirdik. | 	  |  
 | 17: Bu nimet içinde onları imtihan edelim diye. Kim Rabbini zikirden yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe artan bir azaba uğratır. | 	  |  
 | 18: Mescidler şüphesiz Allah'ındır. O halde Allah'la birlikte başka birine duâ etmeyin. | 	  |  
 | 19: Allah'ın kulu, O'na yalvarmak, (namaz kılmak) için kalkınca, (cinler) neredeyse çevresinde keçeleşirler, birbirine girerlerdi. | 	  |  
 | 20: Resulüm! De ki: "Ben ancak Rabbime duâ ederim ve O'na hiçbirini ortak koşmam. " | 	  |  
 | 21: De ki: "Şüphesiz ki ben size zarar vermeye de iyilik yapmaya da kâdir değilim. " | 	  |  
 | 22: De ki: "Doğrusu hiç kimse beni Allah'tan kurtaramaz ve ben O'ndan başka bir sığınak da bulamam. " | 	  |  
 | 23: Benim yaptığım sadece Allah katından olanı, O'nun gönderdiklerini tebliğ etmektir. Kim Allah'a ve Peygamber'ine isyan ederse, ona içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır. | 	  |  
 | 24: Nihayet onlar kendilerine vaad olunan şeyi gördükleri zaman, kimin yardımcısının daha zayıf ve sayıca daha az olduğunu bileceklerdir. | 	  |  
 | 25: De ki: "Size vaad edilen (azap) yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyar? Ben bilemem. " | 	  |  
 | 26: Gaybı bilen ancak O'dur. Gaybına kimseyi muttali kılmaz. | 	  |  
 | 27: Ancak beğenip seçtiği elçi bunun dışındadır. Çünkü O, bunun önünden ve arkasından gözetleyiciler koyar. | 	  |  
 | 28: Tâ ki, Rabb'lerinin gönderdiklerini gerçekten tebliğ etmiş olduklarını bilsin. Şüphesiz ki Allah onların yanında bulunan her şeyi çepeçevre kuşatmış ve her şeyi teker teker saymıştır. | 	  |