| Hayrat Neşriyat Meali |
|
| 1: Bir isteyici, vâki' olacak olan bir azâbı istedi. | |
| 2: (O azab) kâfirler içindir ki onu (kendilerinden) def' edecek kimse yoktur. | |
| 3: (O,) meâric’in (semâvâta yükselme vâsıtalarının) sâhibi olan Allah tarafındandır. | |
| 4: Melekler ve Rûh (Cebrâîl), mikdârı (sizce) elli bin sene olan bir günde O’na (arşına)çıkarlar. | |
| 5: (Ey Resûlüm!) Şimdi güzel bir sabırla sabret! | |
| 6: Doğrusu onlar, onu (o azâbı akıldan) uzak görüyorlar. | |
| 7: Hâlbuki (biz) onu yakın görüyoruz. | |
| 8: O gün gök, erimiş ma'den gibi olur! | |
| 9: Dağlar da (atılmış) rengârenk yün gibi olur! | |
| 10: Ve (o günün dehşetinden) bir dost, bir dostu(n hâlini) sormaz! | |
| 11: Onlar birbirlerine gösterilirler (fakat konuşamazlar). Günahkâr (kâfir) olan kimsearzu eder ki, o günün azâbından (kurtulmak için) oğullarını fedâ etsin! | |
| 12: (12-13) Ve karısını, kardeşini! Ve kendisini barındıran aşîretini! | |
| 14: Ve (öyle ki) yeryüzünde kim varsa hepsini (fedâ etsin de) sonra (bu diyet) onu (o azabdan) kurtarsın! | |
| 15: (15-16) Hayır! Çünki o (ateş), derileri kavurup soyan, şiddetli bir alevdir! | |
| 17: (17-18) (O ateş, Hakk’a) arkasını dönüp (itâatten) yüz çeviren ve (mal) toplayıp dasaklayan kimseyi (kendine) çağırır! | |
| 19: Şübhesiz ki insan, çok hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır! | |
| 20: Ona şer dokunduğu zaman, sızlanıcı (feryâd edici)dir! | |
| 21: Ona hayır dokunduğu zaman da cimridir (Allah yolunda sarf etmez, şükretmez). | |
| 22: Ancak namaz kılanlar müstesnâ. | |
| 23: O kimseler ki, onlar, namazlarında devamlıdırlar. | |
| 24: (24-25) Ve onlar ki mallarında, dilenen ve (iffetinden dolayı dilenmeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak (olan zekât) vardır (o hakkı onlara verirler). | |
| 26: Ve onlar ki, dîn (hesab) gününü tasdîk ederler. | |
| 27: O kimseler ki, onlar, Rablerinin azâbından korkanlardır. | |
| 28: Çünki Rablerinin azâbı, (kendisinden) emîn olunmayan (bir azab)dır. | |
| 29: O kimseler ki, onlar, ırzlarını koruyanlardır. | |
| 30: Ancak kendi eşleri veya sâhib oldukları câriyelerine karşı (olan münâsebetleri)müstesnâ; çünki şübhesiz ki onlar, (bundan dolayı) kınanacak kimseler değildirler. | |
| 31: O hâlde kim bundan ötesini ararsa, işte onlar haddi aşanların ta kendileridir. | |
| 32: Yine o kimseler (o namaz kılanlar) ki, onlar emânetlerini ve sözlerini yerine getirenlerdir. | |
| 33: O kimseler ki onlar, şâhidliklerini hakkıyla yerine getirenlerdir. | |
| 34: O kimseler ki onlar, namazlarını (şartlarına riâyet ve ona devâm ederek) muhâfaza ederler. | |
| 35: İşte onlar, Cennetlerde ikrâm edilmiş olanlardır. | |
| 36: (36-37) Öyle ise o inkâr edenlere ne oluyor ki, (onlar alay etmek üzere) ayrı ayrı fırkalar hâlinde, sağdan ve soldan sana doğru koşan kimselerdir. | |
| 38: Onlardan her bir şahıs, Naîm Cennetine konulacağını mı umuyor? | |
| 39: Aslâ! Şübhesiz ki biz, onları bilmekte oldukları şeyden (bir damla hakir sudan)yarattık. | |
| 40: (40-41) Doğuların ve batıların Rabbine (Zâtım üzerine) yemîn ederim ki, şübhesiz biz(onların) yerine onlardan daha hayırlılarını getirmeye elbette gücü yetenleriz ve biz(kudretinin) önüne geçilenler değiliz! | |
| 42: (Ey Habîbim!) Artık onları bırak, va'd olunageldikleri günlerine kavuşuncaya kadar(bâtıla) dalsınlar, oynasınlar! | |
| 43: O gün kabirlerden sür'atle çıkarlar; sanki onlar, dikili taşlara (putlara) akın ediyorlardır. | |
| 44: Gözleri öne düşmüş bir hâlde kendilerini bir zillet kaplar. İşte bu, tehdîd olunup durdukları gündür! | |