| Ahmed Hulusi Meali |
|
| 1: Sorgulayan, gerçekleşecek azabını sordu! | |
| 2: Hakikat bilgisini inkâr edenler içindir (azap olan ölüm)! Onu savacak yoktur. | |
| 3: Zül Mearic (pek çok urûc edeni olan) Allâh'tandır! | |
| 4: Melekler ve ruh, miktarı (size) elli bin sene gibi olan bir süreç içinde urûc ederler (hakikatlerindeki Allâh'a ermek için yöneliş süreci) O'na. | |
| 5: O hâlde güzel bir sabır ile sabret. | |
| 6: Muhakkak ki onlar onu (azap günü olan ölümü) uzak görüyorlar! | |
| 7: Biz ise onu yakın görüyoruz! | |
| 8: O gün semâ, erimiş maden gibi olur. | |
| 9: Dağlar renkli yün gibi olur. | |
| 10: Dostların birbirini arayacak hâli kalmaz! | |
| 11: Birbirlerine gösterilirken insanlar. . . Suçlular, o sürecin azabından kendini kurtarmak için oğullarını fidye olarak (ateşe) vermeyi düşünür. . . | |
| 12: Karısını, kardeşini; | |
| 13: Aralarında yaşadığı tüm yakınlarını; | |
| 14: Yeryüzünde yaşamış olanların tümünü (fidye verse) de kendini kurtarsa! | |
| 15: Hayır, asla! Muhakkak ki o Leza'dır (dumansız alev). | |
| 16: Derilerini kavurup soyan! | |
| 17: (O Leza) çağırır (hakikatine davet olunduğunda) arkasını dönüp, yüz çevirip gideni! | |
| 18: Toplayıp da servet yığanı! | |
| 19: Muhakkak ki insanın yaratılışında hırs ve doyumsuzluk mevcuttur! | |
| 20: Ona hoşlanmadığı şeyle karşılaştığında feryat edip bağırandır (tahammülsüz)! | |
| 21: Ona hayır ulaştığında ise pinti, bencildir! | |
| 22: Sadece musallîn (bilfiil salât yaşayanlar) müstesna! | |
| 23: Onlar ki sürekli salâttadırlar (sürekli Allâh'a yönelişlerini muhafaza ederler)! | |
| 24: Onlar ki, onların mallarında bilinen bir hak vardır; | |
| 25: Yardım talep eden ve mahrum için. | |
| 26: Onlar ki, din (ceza - yapılanların sonucunun yaşanacağı) süreçlerini tasdik ederler! | |
| 27: Onlar ki, Rablerinin azabından endişe duyanlardır. | |
| 28: Muhakkak ki Rablerinin azabına karşı güvenceleri yoktur! | |
| 29: Onlar ki, cinsel organlarını aşırılıktan korurlar. | |
| 30: Eşleri veyahut tasarrufları altındakiler müstesna! Çünkü onlar (bundan dolayı) kınanmazlar! | |
| 31: Artık kim bundan ötesini isterse, işte onlar sınırı aşanların ta kendileridirler! | |
| 32: Onlar ki (insanın yüklendiği) emanetlerine ve (Allâh'a) ahdlerine riayet edicilerdir! | |
| 33: Onlar ki, şehâdetlerinde kaîmlerdir ("ŞehidAllâhu ennehu. . . "Âl-u İmran: 18. âyetine atıf. A. H. )! | |
| 34: Onlar ki salâtlarını muhafaza ederler (Allâh'a yöneliş hâllerini sürekli korurlar). | |
| 35: İşte bunlar cennetlerde ikram olunanlardır. | |
| 36: O hakikat bilgisini inkâr edenlere ne oluyor ki sana şaşkın düşkün geliyorlar? | |
| 37: Sağdan ve soldan bölük bölük! | |
| 38: Onlardan her bir kişi, nimet cennetine dâhil olunacağını mı umuyor? | |
| 39: Hayır, asla! Muhakkak ki biz onları bildikleri şeyden (spermden) yarattık! | |
| 40: Doğuların ve batıların Rabbi olarak kasem ederim ki, gerçekten biz her şeye gücü yetenleriz! | |
| 41: Onların yerine onlardan daha hayırlısını getirmeye. . . Biz önüne geçilmeyen gücüz! | |
| 42: Bırak onları, vadolundukları süreçlerine kavuşuncaya kadar (dünyalarına) dalsınlar ve oynasınlar! | |
| 43: O gün kabirleri olan bedenlerden hızla fırlarlar! Sanki onlar dikilmiş putlara hızlıca koşuyorlar. | |
| 44: Gözleri dehşetten önlerine eğik, kendilerini de bir zillet kaplamış oldukları hâlde. . . İşte bu, vadolundukları o süreçtir! | |