| Celal Yıldırım Meali | 	
	  |  
 | 1: (1-2) Kendisine o iki gözü kör geldi diye yüzünü ekşitip çevirdi. | 	  |  
 | 3: (3-4) Ne bilirsin, belki o temizlenecek veya öğüt alacaktı da o öğüt ona fayda verecekti ? | 	  |  
 | 5: (5-6) Ama öğüt almaya ihtiyaç duymayanı ise, sen ona yönelip ilgi duyuyorsun. | 	  |  
 | 7: Onun arınmamasından sana ne ? | 	  |  
 | 8: (8-9-10) (Allah'tan) saygı ile korkarak koşup gelenle ilgilenmeyip kendisinden habersiz (gibi) görünüyorsun. | 	  |  
 | 11: Hayır, hayır; O (Kur'ân) elbette bir öğüttür. | 	  |  
 | 12: Arzu eden Onu hatırlayıp öğüt alır. | 	  |  
 | 13: (13-14) O, saygı duyulan şerefli tertemiz yüce sahifelerdedir. | 	  |  
 | 15: (15-16) İyilik timsâli saygıdeğer kâtiplerin elleriyle (yazılmıştır). | 	  |  
 | 17: Kahrolası (inkarcı azgın) insan ne de nankördür!. | 	  |  
 | 18: Allah onu hangi şeyden yaratmıştır ? | 	  |  
 | 19: Nutfe (sperma)dan yaratmış da (en güzel biçimde) takdîr etmiştir. | 	  |  
 | 20: Sonra da (yaşayıp geçinme, anlayıp inanma) yolunu ona kolaylaştırmıştır. | 	  |  
 | 21: Sonra onu öldürüp kabre koymuştur. | 	  |  
 | 22: Sonra dilediği zaman onu diriltip kaldırır. | 	  |  
 | 23: Hayır, hayır; insan, Allah'ın buyruğunu (lâyıkıyla) yerine getirmemiştir. | 	  |  
 | 24: Bir de insan, yiyeceğine bir baksın ! | 	  |  
 | 25: Şüphesiz ki biz suyu döker de dökeriz, (İhtiyaç nisbetinde yağmur yağdırırız). | 	  |  
 | 26: Sonra yeryüzünü (kabartıp) yarık yarık yaparız. | 	  |  
 | 27: (27-28-29-30-31) Orada dâne, üzüm, yonca, zeytin, hurma, sık ve büyük ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitiririz. | 	  |  
 | 32: Size ve davarlarınıza yararlı geçimlik olsun diye (bunları lütfederiz). | 	  |  
 | 33: Kulakları sağırlaştıracak o Kıyamet gürültüsü geldiğinde ; | 	  |  
 | 34: O gün kişi kardeşinden, | 	  |  
 | 35: (35-36) Anasından, babasından, eşinden ve oğullarından kaçar. | 	  |  
 | 37: Onlardan her kişinin (o gün) kendine yetecek derdi ve meşguliyeti vardır. | 	  |  
 | 38: Yüzler var ki o gün ışıl ışıl ışıldar. | 	  |  
 | 39: Güler ve müjde sevincini duyar. | 	  |  
 | 40: (40-41) Yüzler de var ki o gün üzerleri tozludur; o tozu da bir karanlık sarar. | 	  |  
 | 42: İşte bunlar kâfirler ve tacirler (Allah'ı inkâr edenler, günah işleyip haklara tecâvüz edenler)dir. | 	  |