| Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
|
| 1: Gerçekten de insana, zamânın bir çağı gelmişti ki anılır bir şey bile değildi insan. | |
| 2: Şüphe yok ki biz insanı, bir katre sudan, erkeklik suyuyla kadınlık suyunun rahîmde birleşmesinden yarattık sınamak için, derken onu, duyar, görür bir hâle getirdik. | |
| 3: İster şükretsin, ister nankör olsun, gerçekten de biz ona doğru yolu gösterdik. | |
| 4: Şüphe yok ki kâfirlere zincirleri, boyundurukları ve yakıp kavuran cehennemi hazırladık. | |
| 5: İtâat eden ve iyilikte bulunanlar, şüphe yok ki kâselerle şaraplar içerler ki kâfûr ırmağının suyu da karıştırılmıştır bu şaraba. | |
| 6: Allah'ın has kullarının içtiği bu şarap, bir kaynaktan çıkar ki onlar, diledikleri gibi, diledikleri yerlerde, onu akıtıp fışkırtırlar. | |
| 7: Adaklarını yerine getirir onlar ve şerri, her yanı saran, kaplayan günden korkarlar. | |
| 8: Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve tutsağa verirler, onları doyururlar. | |
| 9: Sizi, ancak Allah rızâsı için doyurmadayız ve sizden istemeyiz ne bir karşılık, ne bir şükür. | |
| 10: Şüphe yok ki biz, suratları astıran, azâbı pek şiddetli olan gün, Rabbimizden korkarız. | |
| 11: Derken Allah da korumuştur onları, bugünün şerrinden ve yüzlerine bir parlaklık, gönüllerine bir sevinçtir, vermiştir. | |
| 12: Ve sabretmelerine karşılık da mükâfatları, cennettir ve ipeklilerdir. | |
| 13: Yaslanırlar orada tahtlara, orada ne güneş görürler, ne zemheri. | |
| 14: Ağaçların gölgeleri, yakındır onlara ve meyveleri, adamakıllı râm olmuştur onlara. | |
| 15: Ve sunulur onlara gümüş kadehler ve sırça sağraklar. | |
| 16: Öylesine sırça ki incecik gümüşten ve hepsini de içecekleri miktara, susuzluklarına göre ölçmüşlerdir âdetâ. | |
| 17: Ve bir kadehle susuzlukları giderilir ki içindeki şaraba zencefil karıştırılmıştır. | |
| 18: Orada bulunan ve şarıl şarıl akan, her yana giden, boğazdan kayan selsebîl kaynağından. | |
| 19: Etraflarında, ölümsüz delikanlılar dolaşır, onları görünce sanırsın ki saçılmış incilerdir. | |
| 20: Ne yana baksan nîmetler görürsün, ne yana baksan, pek büyük ve zevalsiz bir saltanat ve devletler. | |
| 21: Üstlerinde, ipincecik yeşil ve ipek elbiseler, kalın ipekten dokunmuş libaslar vardır ve gümüş bilezikler takınırlar ve Rableri, onları tertemiz bir şarapla suvarır. | |
| 22: Şüphe yok ki bu, size bir mükâfattır ve çalışmanız, makbûldür. | |
| 23: Şüphe yok ki biz indirdik Kur'ân'ı sana âyet âyet ve zaman zaman. | |
| 24: Artık sabret Rabbinin hükmüne ve uyma, onlardan suçlu, yahut nankör olana. | |
| 25: Ve an Rabbinin adını sabah ve akşam. | |
| 26: Ve geceleyin de secde et artık ona ve tenzîh et uzun gecelerde onu. | |
| 27: Şüphe yok ki bunlar çabucak gelip geçeni severler de o ağır günü artlarına atar, bırakır giderler. | |
| 28: Biz yarattık onları ve kuvvetlendirdik yaratılışlarını ve dilersek onları değiştiririz de yerlerine, onlara benzer başkalarını getiririz. | |
| 29: Şüphe yok ki bu, bir öğüttür, artık kim dilerse Rabbine doğru, bir yol tutar. | |
| 30: Ve Allah dilemedikçe onlar, dileyemezler; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sâhibidir. | |
| 31: Dilediğini rahmetine alır; ve zâlimlere gelince: Elemli bir azap hazırlamıştır onlara. | |