| Suat Yıldırım Meali |
|
| 1: Dehrin akışı içinde öyle zaman geçti ki, o dönemde, insanın adı bile anılmazdı. | |
| 2: Biz insanı katışık bir meniden yarattık. Onu denemek istiyoruz; bu sebeple de kendisini işiten ve gören bir varlık yaptık. | |
| 3: Ona yolu da gösterdik: Artık ister şükreder, ister nankör ve kâfir olur. | |
| 4: Biz kâfirlere zincirler, kelepçeler, alevli ateşler hazırladık. | |
| 5: İyi insanlar ise, kâfur suyu ile hazırlanmış içecek kâselerini yudumlarlar. | |
| 6: Bu, Allah’ın has kullarının içip, istedikleri yere akıttıkları bir kaynaktır. | |
| 7: Bu kullar, dünya hayatında iken sözlerinde durur, adadıkları şeyi yerine getirir ve felaketi bütün ufukları tutan kıyamet gününden endişe ederlerdi. | |
| 8: Kendileri de ihtiyaç duydukları halde yiyeceklerini, sırf Allah’ın rızasına ermek için fakire, yetime ve esire ikram ederler. | |
| 9: Ve derler ki: "Biz size sırf Allah rızası için ikram ediyoruz, yoksa sizden karşılık istemediğimiz gibi bir teşekkür bile beklemiyoruz." | |
| 10: Biz, yüzleri ekşiten asık suratlı o günde Rabbimizin gazabından korkarız." | |
| 11: Allah da onları o günün felaketinden korur, onların yüzlerine nûr, gönüllerine sürûr verir. | |
| 12: Sabretmelerine karşılık onlara cennetler, ipekler ihsan eder. | |
| 13: Koltuklarında diledikleri gibi dinlenir, orada ne güneş sıcağı görürler, ne de dondurucu soğuklara uğrarlar. | |
| 14: Cennet ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkar, meyveleri devşirmeleri pek kolay olur. | |
| 15: (15-16) Etraflarında hizmet edenler gümüş kaplar, billur kâseler, gümüşî parlaklıkta billur kupalarla dolaşır, onlara ikram ederler. Cennetlikler içeceklerini kendi iştahları ölçüsünce tayin ederler. | |
| 17: Onlara karışımında zencefil bulunan kadehler ikram edilir. | |
| 18: Bu içecekler, adı Selsebil olan pınardandır. | |
| 19: Etraflarında ebedî cennet çocukları dolaşır durur ki, onları gördüğünde parlaklıklarından ötürü etrafa saçılan inciler sanırsın. | |
| 20: Hangi tarafa baksan hep nimet, servet, ihtişam, büyük bir saltanat görürsün. | |
| 21: (21-22) Elbiseleri ince veya kalın yeşil renkli ipeklerden, atlaslardandır. Gümüş bilezikler takınırlar. Onların Rabbi, kendilerine tertemiz bir içki ikram edip şöyle demiştir: "İşte bütün bunlar sizin mükâfatınızdır! Gayretleriniz makbul oldu." | |
| 23: Ey Resulüm! Kur’ân’ı sana parça parça Biz indiriyoruz. | |
| 24: O halde Rabbinin hükmü gelinceye kadar sabret, sakın günaha ve küfre dadananlara itaat etme. | |
| 25: (25-26) Sabah akşam Rabbinin adını zikret! Gecenin bir kısmında da O’na secde et, geceleyin uzun bir süre de O’na tesbih ve ibadet et. | |
| 27: Şu insanlar bu peşin dünya hayatını arzulayıp, önlerinde kendilerini bekleyen o ağır günü ihmal ediyorlar. | |
| 28: Onları yaratan, organlarını birbirine bağlayan ve onlara bu sağlam bünyeyi veren Biz’iz. Dilediğimiz vakit elbette onların yerine başkalarını getirebiliriz. | |
| 29: İşte bu, bir öğüttür, bir uyarıdır. Artık dileyen Rabbine varan yolu tutar. | |
| 30: Ama Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz. Çünkü her şeyi bilen, tam hüküm ve hikmet sahibi olan, Allah’tır. Her şeyi bildiği gibi, rahmet ve hidâyete lâyık olanları da pek iyi bilir. | |
| 31: Böylece dilediğini rahmetine alır. Zalimler için ise, gayet acı bir ceza hazırlamıştır. | |