| Ali Bulaç Meali | 	
	  |  
 | 1: Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip geçti. | 	  |  
 | 2: Şüphesiz biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık. | 	  |  
 | 3: Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör. | 	  |  
 | 4: Doğrusu biz kafirlere zincirler, demir halkalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık. | 	  |  
 | 5: Şüphesiz ki iyiler (ebrar), karışımı kafur olan bir kadehten içerler. | 	  |  
 | 6: Allah'ın kullarının kendisinden içtikleri bir kaynak; onu fışkırttıkça fışkırtıp akıtırlar. | 	  |  
 | 7: Adaklarını yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar. | 	  |  
 | 8: Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. | 	  |  
 | 9: "Biz size, ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür." | 	  |  
 | 10: "Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz." | 	  |  
 | 11: Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir. | 	  |  
 | 12: Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir. | 	  |  
 | 13: Orada tahtlar üzerinde yaslanıp dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler. | 	  |  
 | 14: (Meyvelerin) Gölgeleri onlara pek yakın ve devşirilmeleri kolaylaştırıldıkça kolaylaştırılmış. | 	  |  
 | 15: Çevrelerinde gümüşten billur kablar, kupalar dolaştırılır. | 	  |  
 | 16: Gümüşten billur kaplar ki, onları belli bir ölçüyle tesbit etmişlerdir. | 	  |  
 | 17: Orada onlara bir kadeh içirilir ki, karışımı zencefildir. | 	  |  
 | 18: Bir pınar ki orada "selsebil" olarak adlandırılır. | 	  |  
 | 19: Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın. | 	  |  
 | 20: Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün. | 	  |  
 | 21: Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarab içirmiştir. | 	  |  
 | 22: Şüphesiz, bu, sizin için bir mükafaattır. Sizin çaba harcamanız şükre değer (meşkur/makbul) görülmüştür. | 	  |  
 | 23: Gerçek şu ki, Kur'an'ı senin üzerine 'safhalar halinde bir indirme tarzıyla (tenzil)' indiren biziz, biz. | 	  |  
 | 24: Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkar veya nankör olana itaat etme. | 	  |  
 | 25: Ve sabah, akşam Rabbinin adını zikret. | 	  |  
 | 26: Gecenin bir bölümünde O'na secde et ve geceleyin uzun uzadıya O'nu tesbih et. | 	  |  
 | 27: Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar. | 	  |  
 | 28: Onları biz yarattık ve bağlarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz zaman da onları benzerleriyle değiştiririz. | 	  |  
 | 29: Şüphesiz, bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol bulabilir. | 	  |  
 | 30: Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. | 	  |  
 | 31: Dilediğini kendi rahmetine sokar. Zalimlere ise, onlar için acı bir azab hazırlamıştır. | 	  |