| Ali Fikri Yavuz Meali | 	
	  |  
 | 1: Gerçekten insan üzerine dehirden öyle bir zaman geçti ki, o vakit insan alınır, (insanlıkla tanınır) bir şey değildi. | 	  |  
 | 2: Çünkü biz, insanı, (erkek ve dişi suları ile) karışık bir nutfeden yarattık; (üzerine mükellefiyyet yükliyerek) onu deneyeceğiz. Bunun için onu duygu ve görgü sahibi kıldık. | 	  |  
 | 3: Doğrusu biz ona, gerçek yolu gösterdik; ister şükreden (mümin) olsun, ister nankörlük eden (kâfir)... | 	  |  
 | 4: Çünkü biz, kâfirler için zincirler, bukağılar ve alevli bir ateş hazırladık. | 	  |  
 | 5: Muhakkak ki iyi insanlar, (cennetde) katığı kâfûr olan (şarab) dolu bir kadehten içecekler. | 	  |  
 | 6: (O şarabın katığı olan Kâfur) bir kaynaktır ki, ondan Allah’ın kulları içerler. İstedikleri yere onu kolayca akıtırlar. | 	  |  
 | 7: (Cennetlik olan iyi insanlar, o kimselerdir ki, dünyada) adaklarını yerine getirirler; ve azabı salgın olan bir günden korkarlar. | 	  |  
 | 8: Yoksula, yetime, esire seve seve yemek yedirirler. | 	  |  
 | 9: (Sonra onlara şöyle derler): “Size ancak Allah rızası için yediriyoruz. Sizden ne bir hediye isteriz ne de bir teşekkür. | 	  |  
 | 10: Çünkü biz Rabbimizden korkarız; bed çehreli, çatık suratlı bir günün azabından... | 	  |  
 | 11: Allah da onları, o günün azabından korur ve kendilerine güzel bir yüz ve sevinç verir. | 	  |  
 | 12: Sabırlarına karşılık da (içine girecekleri) bir cennet ve (giyecekleri) bir ipek ihsan eder. | 	  |  
 | 13: Orada koltuklar üzerine dayanmış bir haldedirler. Orada ne bir güneş (rahatsızlığı) görürler, ne de soğuk... | 	  |  
 | 14: (O cennetteki ağaçların) gölgeleri üzerlerine sarkmış, meyvaları da bol bol önlerine konmuştur. | 	  |  
 | 15: Onlara (hizmet için) gümüşten billûr kaplar ve sürahilerle (etraflarında) dolaşılır. | 	  |  
 | 16: Gümüşten billûrlar ki, (ehli cennet) onları türlü türlü biçime koymuşlardır. | 	  |  
 | 17: Orada kendilerine, katığı zencefîl olan (cennet şarabından dolu) bir kadeh de içirilir. | 	  |  
 | 18: (Zencefîl) cennetde bir kaynakdır ki, ona Selsebîl adı verilir. | 	  |  
 | 19: (Cennet ehlinin) etraflarında (hizmet için) devamlı olarak taze çocuklar dolaşır ki, sen onları gördüğün zaman saçılmış inciler sanırsın. | 	  |  
 | 20: Orada her nereye baksan, bir nimet ve pek büyük bir mülk (saltanat) görürsün. | 	  |  
 | 21: Üstlerinde, ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır; ve gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri de onlara tertemiz bir şarab içirmiştir. | 	  |  
 | 22: (Cennetliklere şöyle denir): İşte bu, sizin mükâfatınızdır. Ameliniz makbul olmuştur. | 	  |  
 | 23: Gerçekten biz, Kur’an’ı sana ayet ayet indirdik. | 	  |  
 | 24: O halde Rabbinin hükmüne sabret, (zafer sana erişecektir). O kâfirlerden hiç bir günahkâra, yahud bir nanköre boyun eğme. | 	  |  
 | 25: Sabah akşam Rabbinin adını an, (sabah, öğle, ikindi namazlarını kıl). | 	  |  
 | 26: Gecenin bir kısmında da O’na secde et, (akşam ile yatsı namazını kıl). Bir de geceleyin uzun bir müddet O’nu tesbih et, (teheccüd namazı kıl). denilir: Bunlar, hangi (dehşetli) güne ertelendiler!... | 	  |  
 | 27: Çünkü bunlar (Mekke kâfirleri), peşin dünyayı severler ve önlerindeki (şiddeti) ağır bir günü bırakırlar. (Ahiretin azabından korkub da imana gelmezler). | 	  |  
 | 28: Onları biz yarattık ve mafsallarını (birbirine) biz bağladık. Dilediğimiz zaman da (onları helâk eder) yerlerine kendileri gibi olanları getiririz. | 	  |  
 | 29: Muhakkak ki bu Sûre, bir öğüddür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar; (O’na ibadet ederek rahmetine yaklaşır). | 	  |  
 | 30: (Şunu da bilin ki,) Allah dilemeyince siz (hayır ve şerri) dileyemezsiniz. Çünkü Allah Alîm’dir= her şeyi bilir, Hakîm’dir= hikmet sahibidir; | 	  |  
 | 31: Dilediği kimseyi rahmeti içine kor. Zalimlere ise acıklı bir azab hazırlamıştır. | 	  |