| Edip Yüksel Meali |
|
| 1: NuN, kaleme ve yazdıklarına andolsun. | |
| 2: Sen Rabbinin nimetiyle delirmiş değilsin. | |
| 3: Senin için kesintisiz bir ödül vardır. | |
| 4: Kuşkusuz sen güçlü bir karaktere sahipsin. | |
| 5: Sen de göreceksin, onlar da görecekler; | |
| 6: Hanginizin şaşkın olduğunu. | |
| 7: Rabbin, kimin yolundan sapmış olduğunu da en iyi bilir, doğru yolda olanları da en iyi bilir. | |
| 8: Öyleyse yalanlayanlara uyma. | |
| 9: Kendilerinin ödün verip uzlaşabilmesi için senin de ödün verip uzlaşmanı istediler. | |
| 10: Şunların hiçbirine uyma: yemin edip duran, aşağılık, | |
| 11: İftiracı, söz götürüp getiren, | |
| 12: İyiliğe ve yardıma engel olan, saldırgan, günahkar. | |
| 13: İnsafsız ve sahtekar. | |
| 14: Mal ve çocuk sahibidir diye (onlara uyma). | |
| 15: Ayetlerimiz kendisine okunduğu zaman, 'Efsane' der. | |
| 16: Onun burnunu işaretliyeceğiz. | |
| 17: Onları sınadık; tıpkı bahçe sahiplerini sınadığımız gibi. Sabahleyin devşireceklerine yemin etmişlerdi. | |
| 18: Bundan hiç bir kuşkuları yoktu. | |
| 19: Onlar uykudayken Rabbin tarafından gönderilen bir ziyaretçi (fırtına) bahçelerini ziyaret etti. | |
| 20: Ve bahçe meyvesiz kalmıştı. | |
| 21: Sabahleyin birbirlerine seslendiler: | |
| 22: 'Devşirecekseniz, haydi ekinlerinize erken varın.' | |
| 23: Derken yola çıktılar, aralarında konuşuyorlardı. | |
| 24: 'Sakın, bugün hiçbir yoksul oraya yanınıza girmesin.' | |
| 25: Sonuçtan emin bir halde erken vardılar. | |
| 26: Fakat bahçeyi görünce, 'Biz yolu şaşırdık,' dediler. | |
| 27: 'Yok, doğrusu biz yoksun bırakıldık.' | |
| 28: Ortancaları (erdemlileri), 'Ben size demedim mi? Rabbinizi yüceltmeniz gerekmez miydi?' dedi. | |
| 29: Dediler ki, 'Rabbimiz yücedir. Biz zalimler imişiz.' | |
| 30: Ve hemen birbirlerini suçlamaya başladılar. | |
| 31: Dediler ki, 'Yazıklar olsun bize. Azgınmışız.' | |
| 32: 'Belki Rabbimiz bize daha iyisini verir. Biz Rabbimize dönüyoruz.' | |
| 33: İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise daha büyüktür. Bir bilselerdi. | |
| 34: Erdemliler, Rab'lerinden nimet bahçeleri (cennetleri) haketmişlerdir. | |
| 35: Müslümanlara suçlular gibi mi davranalım? | |
| 36: Neyiniz var, ne biçim hüküm veriyorsunuz? | |
| 37: Yoksa bir kitabınız var da onu mu okuyup duruyorsunuz? | |
| 38: Ve içinde her dilediğinizi bulabiliyorsunuz? | |
| 39: Yoksa, dilediğiniz hükmü verebileceğinize dair Diriliş Gününe kadar sürecek bir güvence mi aldınız bizden? | |
| 40: Sor onlara, 'Bunu kim garanti etmektedir?' | |
| 41: Yoksa onların ortakları mı var? Haydi ortaklarını getirsinler, eğer doğru kimseler iseler? | |
| 42: Gün gelecek, onların içyüzleri açığa çıkarılacak, secdeye çağrılacaklar; ancak buna güçleri yetmeyecektir. | |
| 43: Gözleri düşmüş bir durumda, onları aşağılanma kaplar. Oysa onlar sağlam iken secdeye çağrılmışlardı | |
| 44: Bu hadisi (sözü) yalanlayanla Beni başbaşa bırak. Onları, bilmedikleri yerden yavaş yavaş yaklaştıracağız. | |
| 45: Onlara mühlet veriyorum. Benim planım sağlamdır. | |
| 46: Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar? | |
| 47: Yoksa geçmişin ve geleceğin bilgisi onların yanında da onlar mı kaydediyorlar? | |
| 48: Rabbinin hükmünün gerçekleşmesi için sabret. Balığın arkadaşı (Yunus) gibi olma. Hani o, (balık tarafından) yutulmuş bir durumda iken seslenmişti. | |
| 49: Rabbinden ona bir nimet ulaşmasaydı, kınanmış olarak çorak bir sahile atılacaktı. | |
| 50: Ancak Rabbi onu seçip erdemlilerden kıldı. | |
| 51: Mesajı işittikleri zaman, inkarcılar neredeyse seni gözleriyle yiyeceklerdi. 'O, delidir!' diyorlardı. | |
| 52: Halbuki o, tüm evrene bir mesajdır. | |