| Suat Yıldırım Meali | 	
	  |  
 | 1: (1-2) Rahman Kur’ân’ı öğretti. | 	  |  
 | 3: (3-4) İnsanı yarattı, ona konuşmayı öğretti. | 	  |  
 | 5: Güneş ve Ay bir hesap ile hareket ederler. | 	  |  
 | 6: Yıldızlar ve bitkiler hep secdededirler. | 	  |  
 | 7: (7-8) Göğü bu âhenkle O yükseltti ve bu mîzânı koydu ki siz de ders alıp ölçü dışına taşmayasınız. | 	  |  
 | 9: Öyleyse siz de tartıyı adaletle yapın, sakın teraziyi, dengeyi aksatmayın! | 	  |  
 | 10: Allah yeryüzünü de canlı yaratıklar için alçaltıp döşedi. | 	  |  
 | 11: (11-12) Orada meyve çeşitleri, salkımlarla dolu hurma ağaçları, saplı ve yapraklı hububat ve hoş kokulu bitkiler vardır. | 	  |  
 | 13: O halde Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz? | 	  |  
 | 14: İnsanı kiremit gibi pişmiş çamurdan yarattı. | 	  |  
 | 15: Cinni ise hâlis ateşten yarattı. | 	  |  
 | 17: O hem iki doğunun, hem iki batının Rabbidir. | 	  |  
 | 19: O iki denizi salıverdi, birbirine kavuşurlar. | 	  |  
 | 20: Fakat aralarında bir engel bulunduğundan, birbirinin sınırını aşmazlar. | 	  |  
 | 22: Onların her ikisinden inci ve mercan çıkar. | 	  |  
 | 24: Denizde koca dağlar gibi yüzen gemiler O’nundur. | 	  |  
 | 26: Yerin üstünde olan herkes fanidir. | 	  |  
 | 27: Ancak senin azamet ve kerem sahibi Rabbinin Zatı baki kalır. | 	  |  
 | 29: Göklerde olan, yerde olan herkes, ihtiyaçları için O’na yalvarır (bütün bunları gerçekleştirmek için) O, her an yeni tecellilerle iş başındadır. | 	  |  
 | 31: Hele az bekleyin, ey cin ve ins topluluğu! Yakında sizin de sıranız gelecek! | 	  |  
 | 33: Ey cin ve ins topluluğu! Yapabilirseniz haydi göklerin ve yerin hududundan geçin bakalım!Ama geçemezsiniz, ancak üstün bir güç, kuvvetli bir delil ve ilimle geçebilirsiniz. | 	  |  
 | 35: Üzerinize ateşler, duman alevleri gönderilir de artık kendinizi savunamazsınız. | 	  |  
 | 37: Gök yarılıp kızıl sahtiyan gibi kıpkırmızı bir güle dönüştüğünde öyle müthiş işler olacak ki! | 	  |  
 | 39: Artık o gün insanlara ve cinlere günahları sorulmaz. Herkesin siması, soruya hacet bırakmaz. | 	  |  
 | 41: Suçlular simalarından tanınırlar, perçemlerinden ve ayaklarından tutulup yaka paça cehenneme atılırlar. | 	  |  
 | 43: Ve onlara: "İşte suçluların yalan saydıkları cehennem!" denilir. | 	  |  
 | 44: Onlar cehennem ile kaynar su arasında devamlı gidip gelirler. | 	  |  
 | 46: Rabbinin huzuruna çıkmaktan endişe duyan mümine iki cennet var. | 	  |  
 | 48: Her iki cennet de çeşit çeşit ağaçlarla doludur. | 	  |  
 | 50: İkisinde de akıp giden iki pınar vardır. | 	  |  
 | 52: İkisinde de her çeşit meyveler, çift çift vardır. | 	  |  
 | 54: O cennetlikler, astarları kalın atlasdan döşeklere yaslanırlar. Her iki cennetin devşirilecek meyveleri, hemen ellerinin altında olacaktır. | 	  |  
 | 56: O cennetlerde gözleri eşlerinden başkasını görmeyen, tatlı bakışlı öyle güzeller vardır ki, daha önce cin ve insanlardan hiç kimse kendilerine dokunmamıştır. | 	  |  
 | 58: O hanımlar parlaklıkta sanki yakut ve mercandırlar. | 	  |  
 | 60: Öyle ya, iyiliğin neticesi iyilikten başka mı olacaktı! | 	  |  
 | 62: Bu ikisinden başka, onların ikişer cenneti daha vardır. | 	  |  
 | 64: Bunlar da yemyeşildir. | 	  |  
 | 66: Bunlarda da kaynayan iki pınar var. | 	  |  
 | 68: Bunlarda da meyveler, hurmalar, narlar... | 	  |  
 | 70: Onların da içinde iyi huylu, güzel hanımlar. | 	  |  
 | 72: Otağlarda eşlerine hasredilmiş güzeller. | 	  |  
 | 74: Öyle güzeller ki daha önce insanlardan ve cinlerden kimse kendilerine dokunmamıştır. | 	  |  
 | 76: Yeşil yastıklara ve hârikulade güzel güzel döşemelere yaslanırlar. | 	  |  
 | 78: Azamet ve kerem sahibi olan Rabbinin adı çok yücedir, çok yüce! | 	  |