| Hakkı Yılmaz Meali | 	
	  |  
 | 1: (1-4) Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah], Kur’ân'ı/ öğrenip öğretmeyi öğretti, insanı oluşturdu, ona hayır ve şerri, iyiyi, kötüyü ayırmayı öğretti.     | 	  |  
 | 5: Güneş ve ay bir hesap ile akıp gitmektedir.     | 	  |  
 | 6: Gövdesiz bitkiler ve ağaçlar da boyun eğip teslimiyet göstermektedirler.     | 	  |  
 | 7: (7-9) Ve semayı da oluşturdu, onu yükseltti ve terazide/ölçüde/dengede taşkınlık etmeyesiniz diye teraziyi/ölçüyü/dengeyi koydu. Ölçüyü hakkaniyetle dikin/ayakta tutun, teraziye/ölçüye/dengeye zarar vermeyin.     | 	  |  
 | 33: Ey cin ve ins toplulukları! Eğer göklerin ve yerin kenarlarından aşıp geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın, ancak üstün bir güç olmadan aşamazsınız.     | 	  |  
 | 13: "Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?    " | 	  |  
 | 31: Ey ağırlığı olan iki grup! Yakında sizin hesabınıza bakacağız.     | 	  |  
 | 35: İkinizin de üzerine ateşten alev ve duman gönderilir de siz yardımlanamazsınız.     | 	  |  
 | 10: (10-12) Ve kendisinde, meyvelar ve salkımlı hurma ağaçları, yapraklı taneler ve hoş kokulu bitkiler olan yeryüzünü oluşturdu, onu oranın yaratıkları için alçalttı.     | 	  |  
 | 14: (14,15) O, görünen, bilinen varlıkları pişmiş çamur gibi kuru balçıktan/değişken bir maddeden oluşturdu. Görünmez varlıkları, güçleri de ateşin dumansızından/enerjiden oluşturdu.     | 	  |  
 | 17: Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah], iki doğunun Rabbi ve iki batının Rabbidir.     | 	  |  
 | 19: İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıverdi.  | 	  |  
 | 20: Aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.     | 	  |  
 | 22: İkisinden inci ve mercan çıkar.     | 	  |  
 | 24: Denizde koca dağlar gibi yükseltilen gemiler de O'nundur.     | 	  |  
 | 26: (26,27) Yeryüzünün üzerindeki her kişi gelip geçicidir. Ve o celal ve ikram sahibi Rabbinin bizzat Kendisi baki kalır.     | 	  |  
 | 29: Göklerde ve yerde bulunan kimseler, O'ndan istekte bulunurlar. O, her an bir iştedir.     | 	  |  
 | 37: Sonra da gök yarılıp zeytinyağı gibi bir gül olduğu zaman...     | 	  |  
 | 39: Artık işte o gün, bildik-bilmedik, gelmiş-gelecek hiç kimse, bir başkasının günahından sorumlu tutulmaz.     | 	  |  
 | 41: Suçlular, nişanlarından tanınır da alınlarından ve ayaklarından tutuluverirler.     | 	  |  
 | 43: İşte bu, suçluların yalanladığı cehennemdir.  | 	  |  
 | 44: Onlar, onunla kaynar su arasında dolaşır dururlar.     | 	  |  
 | 46: Ve Rabbinin makamından korkan kimseler için iki cennet vardır.     | 	  |  
 | 48: İkisinin de dalları vardır.     | 	  |  
 | 50: İkisinde de akıp giden iki pınar vardır.     | 	  |  
 | 52: İkisinde de her meyvedan çift çift vardır.     | 	  |  
 | 54: Astarları kalın ipekten/atlastan yataklara yaslanmış kimseler olarak, iki cennetin de devşirmesi yakındır.     | 	  |  
 | 56: "Oralarda, daha önce bildik, bilmedik, geçmiş, gelecek hiç kimse tarafından dokunulmamış; el ve göz değmemiş, bakışlarını dikenler vardır.    " | 	  |  
 | 58: Sanki onlar yâkut ve mercandırlar.     | 	  |  
 | 60: İyilileştirmenin-güzelleştirmenin karşılığı, iyileştirme-güzelleştirmeden başka olabilir mi?     | 	  |  
 | 62: Bu ikisinin astından iki cennet daha vardır.     | 	  |  
 | 64: Bunlar yemyeşildirler.     | 	  |  
 | 66: İkisinde durmaksızın coşan iki pınar vardır.     | 	  |  
 | 68: İkisinde de meyve, hurma ve nar vardır.     | 	  |  
 | 70: O meyvelerin içlerinde iyilikler-güzellikler vardır.     | 	  |  
 | 72: Çadırlara kapanmış parlak gözlüler vardır.     | 	  |  
 | 74: Bunlardan önce onlara bildik-bilinmedik hiç kimse dokunmamıştır.     | 	  |  
 | 76: "Yeşil yastıklara ve “Abkari” sergilere; hârikulâde güzel işlemeli döşeklere yaslananlar olarak…    " | 	  |  
 | 78: Azamet ve büyüklük sahibi, emir ve yasak koyma hakkına sahip, saygınlaştırma sahibi Rabbinin adı, ne cömerttir!     | 	  |