| Abdulbaki Gölpınarlı Meali | 	
	  |  
 | 1: Andolsun, ardı ardınca, iyilikle gönderilenlere. | 	  |  
 | 2: Şiddetle esip yelenlere. | 	  |  
 | 3: Bulutları yayıp sürenlere. | 	  |  
 | 4: Gerçekle aslı olmayanı ayırt edenlere. | 	  |  
 | 5: Öğütleri telkin edenlere. | 	  |  
 | 6: Özürle suçu yok etmek husûsunda olsun, yahut korkutma husûsuna âit bulunsun. | 	  |  
 | 7: Şüphe yok ki size vaat edilen, mutlaka olacak. | 	  |  
 | 8: Yıldızların ışıkları sönünce. | 	  |  
 | 9: Ve gök yarılınca. | 	  |  
 | 10: Ve dağlar, yerlerinden kopup dümdüz olunca. | 	  |  
 | 11: Ve peygamberler toplanınca. | 	  |  
 | 12: Hangi gün için geciktirildi bunlar? | 	  |  
 | 13: Ayırma günü için. | 	  |  
 | 14: Ve nedir, bilir misin ayırma günü? | 	  |  
 | 15: Vay hallerine o gün yalanlayanların. | 	  |  
 | 16: Önce gelenleri helâk etmedik mi? | 	  |  
 | 17: Sonra da son gelenleri tutar, katarız onlara. | 	  |  
 | 18: Böyle yaparız günahkârlara. | 	  |  
 | 20: Sizi, bayağı ve azıcık bir sudan yaratmadık mı? | 	  |  
 | 21: Derken onu, karâr edilecek kuvvetli bir yerde tutmadık mı? | 	  |  
 | 22: Bilinen bir müddete dek. | 	  |  
 | 23: Derken taktîr ettik yaratılışını, ne güzel de takdîr ederiz biz. | 	  |  
 | 25: Yeryüzünü, bir toplantı yeri olarak halk etmedik mi? | 	  |  
 | 26: Dirilere ve ölülere. | 	  |  
 | 27: Ve orada, sâbit ve metin dağlar yarattık ve sizi, tatlı suyla suvardık. | 	  |  
 | 29: Haydi yürüyün yalanladığınıza doğru. | 	  |  
 | 30: Yürüyün üç kola ayrılmış gölgeye doğru. | 	  |  
 | 31: Ne gölgelendirir sizi o, ne alevden korur. | 	  |  
 | 32: O, köşk gibi kıvılcımlar fırlatır. | 	  |  
 | 33: Sanki o kıvılcımlar, birer sarı erkek devedir. | 	  |  
 | 35: Bu, bir gündür ki söz söyleyemezler. | 	  |  
 | 36: Onlara izin de verilmez, özür getiremezler. | 	  |  
 | 38: Budur ayırma günü, sizi de toplarız, öncekileri de. | 	  |  
 | 39: Artık bir düzeniniz varsa düzüp koşun. | 	  |  
 | 41: Şüphe yok ki çekinenler, gölgeliklerdedir ve pınar başlarında, | 	  |  
 | 42: arzuladıkları meyveleri bulurlar. | 	  |  
 | 43: Yiyin ve için, âfiyetler olsun yaptıklarınıza karşılık. | 	  |  
 | 44: Şüphe yok ki böyle mükâfatlandırırız iyilik edenleri. | 	  |  
 | 46: Yiyin ve geçinin az bir müddet, şüphe yok ki suçlularsınız siz. | 	  |  
 | 48: Rükû edin denince onlara, rükû etmezler. | 	  |  
 | 50: Bundan sonra artık hangi söze inanırlar ki? | 	  |