| İskender Evrenosoğlu Meali |
|
| 1: Ardarda (marufla, irfanla) gönderilenlere andolsun. | |
| 2: Ve de şiddetle estikçe esenlere (andolsun). | |
| 3: Dağıtıp yayanlara andolsun. | |
| 4: Ve de ayırdıkça ayıranlara (andolsun). | |
| 5: Ve de zikri ilka edenlere (andolsun). | |
| 6: (Bu yeminler), özür olarak (mazeret olmaması) veya nezir olarak (uyarması) içindir. | |
| 7: Muhakkak ki vaadolunduğunuz şey, mutlaka vuku bulacaktır. | |
| 8: Öyle ki, o zaman yıldızların ışığı giderilmiştir. | |
| 9: Ve o zaman gök yarılmıştır. | |
| 10: Ve o zaman dağlar dağılmıştır. | |
| 11: Ve o zaman resûllere vakit bildirilmiştir. | |
| 12: (Bunlar) hangi gün için tecil edildi (ertelendi)? | |
| 13: Fasıl (ayırma) günü için (tecil edildi). | |
| 14: O fasıl gününün ne olduğunu sana bildiren nedir? | |
| 15: İzin günü, yalanlayanların vay haline. | |
| 16: Evvelkileri Biz helâk etmedik mi? | |
| 17: Sonra diğerlerini (arkadan gelenleri) de onlara tâbî kılarız. | |
| 18: Mücrimlere işte böyle yaparız. | |
| 19: İzin günü yalanlayanların vay haline. | |
| 20: Sizi Biz, değersiz bir sudan yaratmadık mı? | |
| 21: Sonra onu sağlam bir yerde kararlı kıldık (yerleştirdik). | |
| 22: Bilinen bir süreye kadar. | |
| 23: İşte Biz, böyle takdir ettik. Bunu takdir edenler ne güzel (kudret sahibi). | |
| 25: Biz arzı toplanma yeri kılmadık mı? | |
| 26: Canlılara ve ölülere. | |
| 27: Ve orada yüksek sabit dağlar kıldık. Ve sizi tatlı su ile suladık (içecek su verdik). | |
| 29: O yalanlamış olduğunuz şeye gidin! | |
| 30: Üç çatallı olan gölgeye gidiniz. | |
| 31: Gölgelendirmez ve yakıcı aleve bir faydası olmaz. | |
| 32: Muhakkak ki o, saray gibi (büyük) kıvılcımlar atar. | |
| 33: Sanki o (kıvılcımlar), sarı erkek develer gibidir. | |
| 35: Bu, (yalanlayanların) konuşamayacakları bir gündür. | |
| 36: Ve onlara izin verilmez ki, özür beyan etsinler. | |
| 38: Bu ayrılma günüdür. Sizi ve evvelkileri biraraya topladık. | |
| 39: Haydi eğer sizin bir tuzağınız varsa hemen Bana karşı tuzak kurun. | |
| 41: Muhakkak ki takva sahipleri gölgelerde ve pınarbaşlarındadır. | |
| 42: Ve canlarının çektiği (iştah duydukları) meyveler vardır. | |
| 43: Yaptıklarınız sebebiyle afiyetle yeyin ve için. | |
| 44: Muhakkak ki Biz, muhsinleri işte böyle mükâfatlandırırız. | |
| 46: Yeyin ve biraz da metalanın (faydalanın). Çünkü siz mücrimlersiniz. | |
| 48: Ve onlara: “Rükû edin!” denildiği zaman rükû etmezler. | |
| 50: Bundan başka artık hangi söze inanacaklar? | |