| Ahmed Hulusi Meali |
|
| 1: Andolsun o ardı ardına irsâl olunanlara; | |
| 2: Şiddetle esip de savuranlara; | |
| 3: Diriltip ayağa kaldıranlara; | |
| 4: Seçip ayıranlara; | |
| 5: Hatırlatıcıyı ilka edenlere (şuurda açığa çıkaran kuvveler. Mele-i Âlâ. Alûn melekler. "İlka" da, "likâ" da aynen "nefh" gibi derûndan zâhire ya da içten dışa doğru "şuurda" oluşan bir hâl, hissediştir. Ahfâ - Hafî {Sıfat tecellisi} - Sır {Esmâ tecellisi} - Ruh {Fuad - Esmâ mânâları yansıtıcısı} - Kalp {Şuur} - Nefs {Bilinç} sıralamasında, Ruh'tan kalbe yansımaları anlatır. "Halife - İnsan" bu mertebelerin tamamıdır ya da bu bütünlüğe "İnsan" adı verilmiştir; denebilir. Bundan yukarısının ise dile gelip anlatılması doğru değildir, denir. Allâhu âlem! A. H. )! | |
| 6: Özür (kabahati silmek için) yahut uyarı olmak üzere. | |
| 7: Vadolunduğunuz (bâ's) mutlaka gerçekleşecektir! | |
| 8: Yıldızlar silindiğinde (ışıkları görünmez olduğunda), | |
| 9: Semâ yarıldığında, | |
| 10: Dağlar savrulduğunda, | |
| 11: Rasûller (-Nebiler değil-) yeni işlevleri için yerlerini aldıklarında. | |
| 12: Hangi gün için ertelenmişlerdi? | |
| 13: Ayırt edilme süreci için! | |
| 14: Fasl (ayırt edilme) süreci nedir bilir misin? | |
| 15: O süreçte (ölümle birlikte başlayacak ikinci yaşam sürecini) yalanlayanların vay hâline! | |
| 16: Evvelkileri helâk etmedik mi? | |
| 17: Sonra, ardı sıra gelenleri de onlara tâbi ederiz (onlar da helâk olurlar). | |
| 18: İşte suçluları böyle yaparız! | |
| 19: O süreçte yalanlayanların vay hâline! | |
| 20: Sizi basit bir sudan yaratmadık mı? | |
| 21: Onu güvenli bir mekânda (rahimde) oluşturduk; | |
| 22: Malûm bir kadere kadar! | |
| 23: Böylece biz takdir ettik! Ne güzel takdir edenleriz! | |
| 25: Arzı bir toplanma yeri kılmadık mı? | |
| 26: Diriler ve ölüler için! | |
| 27: Orada yüksek (haşmetli, azametli) sâbit dağlar oluşturduk ve size tatlı bir su içirdik. | |
| 29: Haydi, yalanlamakta olduğunuza gidin! | |
| 30: Haydi, üççatallı gölgeye gidin (Hristiyanların inandığı teslis - üçleme; Allâh - Ruh-ül Kuds ve Oğlu inancı kurtarsın bakalım sizi, anlamında)! | |
| 31: Ne (ateşten) gölgelendirir ve ne de (renk renk) alevden kurtarır! | |
| 32: Muhakkak ki o saray gibi büyük kıvılcımlar atar! | |
| 33: Sanki o (kıvılcımlar) sarı dev halatlar gibidir! | |
| 35: Bu, konuşamayacakları gündür. | |
| 36: Onlara izin de verilmez ki mazeret beyan etsinler! | |
| 37: O süreci yalanlayanların vay hâline! | |
| 38: Bu ayırt etme sürecidir! Sizi ve öncekileri bir araya getirdik. | |
| 39: Eğer bir hileniz varsa, hadi bana bir hile yapın! | |
| 41: Muhakkak ki müttekîler (korunmuşlar), gölgelerin ve kaynakların içindedirler. | |
| 42: Canlarının çektiklerinden meyvelerle! | |
| 43: "Yaptığınız çalışmalardan dolayı afiyetle yeyin ve için!" | |
| 44: Doğrusu biz muhsinleri (müşahedelerinde Hak'tan gayrı bulunmayanları) böylece cezalandırırız! | |
| 46: "Yeyin ve azıcık keyif sürün (dünyada). . . Muhakkak ki siz suçlularsınız!" | |
| 48: Onlara (müşriklere): "Boyun eğin" denildiğinde, rükû etmezler! | |
| 50: Artık Ondan (Kurân'ın verdiği bu büyük haberden) sonra hangi söze iman ederler? | |