| Ali Bulaç Meali | 	
	  |  
 | 1: Eksik ölçüp tartanların vay haline, | 	  |  
 | 2: Ki onlar, insanlardan ölçerek aldıklarında noksansız alırlar. | 	  |  
 | 3: Kendileri onlara ölçtüklerinde veya tarttıklarında eksiltirler. | 	  |  
 | 4: Yoksa onlar, diriltileceklerini sanmıyor mu? | 	  |  
 | 5: Büyük bir günde. | 	  |  
 | 6: İnsanların, alemlerin Rabbi için kalkacağı günde. | 	  |  
 | 7: Hayır; facir olanların kitabı şüphesiz "Siccîn" dedir. | 	  |  
 | 8: "Siccîn"in ne olduğunu sana öğreten nedir? | 	  |  
 | 9: Yazılı bir kitaptır. | 	  |  
 | 10: O gün, yalanlayanların vay haline. | 	  |  
 | 11: Ki onlar, din gününü yalanlıyorlar. | 	  |  
 | 12: Oysa onu, 'sınır tanımaz, saldırgan', günahkar olandan başkası yalanlamaz. | 	  |  
 | 13: Ona ayetlerimiz okunduğu zaman: "Geçmişlerin masallarıdır" dedi. | 	  |  
 | 14: Asla, hayır; onların kazandıkları, kalpleri üzerinde pas tutmuştur. | 	  |  
 | 15: Hayır; gerçekten onlar, Rablerinden perdelenerek yoksun tutulmuşlardır. | 	  |  
 | 16: Sonra onlar, kuşkusuz cehenneme yollanacaklardır. | 	  |  
 | 17: Sonra onlara: "İşte sizin yalanladığınız (şey) budur" denir. | 	  |  
 | 18: Hayır; ebrar olanların kitabı, "İlliyîn"dedir. | 	  |  
 | 19: "İlliyîn"in ne olduğunu sana öğreten nedir? | 	  |  
 | 21: Ona yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlar şahid olurlar. | 	  |  
 | 22: Gerçek şu ki, ebrar olanlar, elbette nimetler içindedirler. | 	  |  
 | 23: Tahtlar üzerinde bakıp seyretmektedirler. | 	  |  
 | 24: Nimetin parıltılı sevincini sen onların yüzlerinde tanırsın. | 	  |  
 | 25: Onlara mühürlü, katıksız bir şaraptan içirilir. | 	  |  
 | 26: Ki onun sonu misktir. Şu halde yarışmak isteyenler, bunun için yarışsınlar. | 	  |  
 | 27: Onun karışımı "tesnim"dendir. | 	  |  
 | 28: Bir kaynak ki, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlar ondan içer. | 	  |  
 | 29: Doğrusu, 'suç ve günah işleyenler,' kimi iman edenlere gülüp geçerlerdi. | 	  |  
 | 30: Yanlarına vardıkları zaman, birbirlerine kaş göz ederlerdi. | 	  |  
 | 31: Kendi yakınlarına döndükleri zaman neşeyle dönerlerdi. | 	  |  
 | 32: Onları gördükleri zaman ise: "Bunlar elbette şaşkın sapıklardır" derlerdi. | 	  |  
 | 33: Oysa kendileri onların üzerine gözcü olarak gönderilmemişlerdi. | 	  |  
 | 34: Artık bugün, iman edenler, kafir olanlara gülmektedirler. | 	  |  
 | 35: Tahtlar üzerinde bakıp seyretmek suretiyle. | 	  |  
 | 36: Nasıl, kafir olanlar, işlediklerinin 'feci karşılığını' gördüler mi? | 	  |