| Süleyman Ateş Meali |
|
| 1: Kâf. Zikir'li (uyarıcı, şerefli) Kur'ân'a andolsun, | |
| 2: İçlerinden bir uyarıcı gelmesine şaştılar da, o kâfirler: "Bu tuhaf bir şeydir" dediler. | |
| 3: "Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (tekrar bedene döneceğiz)? Bu, uzak bir dönüştür." | |
| 4: Biz yerin, onlar(ın cesetlerin)den ne eksilttiğini bilmişizdir. Yanımızda (her şeyi) zapteden bir Kitâp vardır. | |
| 5: Doğrusu onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar çalkantılı bir durumun içindedirler. | |
| 6: Üstlerindeki göğe bakmadılar mı, onu nasıl yaptık, süsledik, hiçbir çatlağı yoktur? | |
| 7: Arzı nasıl yaydık, ona sağlam dağlar attık, onda her güzel çifti bitirdik! | |
| 8: (Bütün bunları) Allah'a yönelen her kulun, gönül gözünü açmak için ve (ona) ibret vermek için (yaptık). | |
| 9: Gökten bereketli bir su indirdik, onunla bahçeler ve biçilecek dâne(li ekin)ler bitirdik. | |
| 10: Birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları yetiştirdik; | |
| 11: Kullara rızık olması için. Ve o su ile, ölü bir ülkeye can verdik. İşte çıkış da öyledir. | |
| 12: Onlardan önce Nûh kavmi, Resliler ve Semûd (kavmi) de yalanlamıştı. | |
| 13: 'Âd, Fir'avn ve Lût'un kardeşleri (durumundaki kavmi), | |
| 14: Eyke halkı ve Tubba' kavmi. Bunların hepsi elçileri yalanlayıp, uyardığım (azâb)ı hak ettiler. | |
| 15: İlk yaratmadan âciz mi kaldık ki (yeniden yaratamayalım)? Doğrusu onlar yeni bir yaratmadan kuşku içindedirler. | |
| 16: Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz, çünkü biz ona şah damarından daha yakınız. | |
| 17: Onun sağında ve solunda oturan iki alıcı (melek, onun sözlerini ve işlerini) kaydetmektedir. | |
| 18: (İnsan,) Hiçbir söz söylemez ki yanında kendisini gözetleyen, dediklerini zapteden (bir melek) hazır bulunmasın. | |
| 19: Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldi. İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir. | |
| 20: Sûr'a üflendi. İşte bu, kendisine karşı uyarılan gündür. | |
| 21: Her can, yanında bir sürücü ve şâhidle geldi. | |
| 22: (Allâh ona): "Andolsun, sen bundan gaflet içinde idin. Biz sen(in gözün)den perdeni açtık; bugün artık gözün keskindir" (dedi). | |
| 23: Yanındaki arkadaşı: "İşte yanımdaki hazır" dedi. | |
| 24: (Allâh sürücü ve şâhide buyurdu ki): "Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı nankörü!" | |
| 25: "Hayra engel olan, saldırgan, şüpheciyi." | |
| 26: "O ki Allâh ile beraber başka tanrılar edindi, bundan dolayı onu çetin bir azâba atın." | |
| 27: Yanındaki arkadaşı dedi ki: "Rabbimiz, ben onu azdırmadım, zaten o kendisi derin bir sapıklık içinde idi." | |
| 28: (Allâh) Buyurdu ki: "Huzûrumda çekişmeyin. Ben size daha önce uyarı göndermiştim." | |
| 29: "Benim huzûrumda söz değiştirilmez ve ben kullara zulmedici değilim." | |
| 30: O gün cehenneme: "Doldun mu?" deriz. "Daha yok mu" der. | |
| 31: Cennet de korunanlara yaklaştırılmıştır, uzak değildir. | |
| 32: "İşte size va'dedilen budur. Dâimâ Allah'a yüz tutan (O'nun buyruklarını) koruyan, | |
| 33: Görmeden Rahmân'a saygı gösteren ve (Hakka) dönük bir yürek getiren herkesin (mükâfâtı budur)!" | |
| 34: "Ona selâm (esenlik) ile girin. Bu, süreklilik günüdür!" | |
| 35: Orada onlara istedikleri herşey vardır. Katımızda daha fazlası da vardır. | |
| 36: Bunlardan önce nice kuşakları helâk etmiştik ki onların tutuşu, bunlardan daha kuvvetli idi, yakalaması daha güçlü idi. Ülkelerde gezip dolaşmışlardı, ama bir kurtuluş buldular mı? | |
| 37: Muhakkak ki bunda, kalbi olan, yahut şâhid olarak (zihnini toplayarak dikkatle) kulak veren kimse için bir öğüt vardır. | |
| 38: Andolsun, biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık, bize hiçbir yorgunluk dokunmadı. | |
| 39: Onların dediklerine sabret ve Rabbini övgü ile an! Güneş doğmadan önce, batmadan önce, | |
| 40: Gecenin bir kısmında ve secde arkalarında O'nu tesbih et. | |
| 41: Dinle, o gün o ünleyici, yakın bir yerden çağırır. | |
| 42: O gün o çağrıyı gerçek olarak duyarlar. İşte bu, (dirilip) çıkış günüdür. | |
| 43: Yaşatan ve öldüren ancak biziz, biz. Dönüş de bizedir. | |
| 44: O gün yer onlar(ın üstün)den yarıl(ıp açıl)ır, (çağırana doğru) sür'atle koşarlar. İşte bu, toplamadır; bize göre kolaydır. | |
| 45: Biz onların ne dediklerini biliyoruz. Sen onların üstünde bir zorlayıcı değilsin, sadece tehdidimden korkanlara Kur'ân ile öğüt ver. | |