| Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
|
| 1: (1-2) Andolsun (ruhları) şiddetle çekip çıkaranlara. Ve kolaylıkla çıkarıp alanlara. | |
| 3: (3-4) Ve sür'atle yüzenlere. Ve çabukça ileri geçenlere. | |
| 5: (5-6) Hangi bir mühim işi tedbir edenlere. O gün sarsılacak, sarsılacaktır. | |
| 7: (7-8) O sarsanın ardından biri de gelecektir. Kalpler o günde pek muztariptir. | |
| 9: Onların gözleri de pek zelilane bir vaziyettedir. | |
| 10: Derler ki: «Biz mi hayata hakikaten döndürülmüş kimseler olacağız?» | |
| 11: «Biz mi çürümüş kemikler olduğumuz zaman?» | |
| 12: (12-13) Dediler ki: «Bu, o halde ziyanlı bir dönüş.» Fakat şüphe yok ki o, bir tek sayhadır. | |
| 14: Artık onlar, o zaman bir düz yer üzerindedirler. | |
| 15: (15-16) Sana Mûsa'nın kıssası geldi mi? O vakit ki, O'na Rabbi, mukaddes Tuvâ vadisinde nidâ etmişti. | |
| 17: (17-18) Fir'avun'a gidiver, muhakkak ki, o pek azmıştır.» İmdi de ki: «Senin temizlenmekliğine meylin var mıdır?» | |
| 19: «Ve sana Rabbin yolunu göstereyim de O'ndan korkasın.» | |
| 20: Artık O'na pek büyük mûcize gösterdi. | |
| 21: O ise yalanladı ve isyan etti. | |
| 22: (22-23) Sonra da koşarak geriye döndü. Artık topladı da nidâ etti. | |
| 24: «Ben sizin en yüksek Rabbinizim,» dedi. | |
| 25: Fakat Allah, onu ahiretin de, dünyanın da ukûbetiyle yakaladı. | |
| 26: Şüphe yok ki, bunda korkar olan kimse için elbette bir ibret vardır. | |
| 27: Sizler mi yaradılış itibariyle daha çetinsiniz, yoksa gök mü ki, onu binâ etti? | |
| 28: Onun yükseklik miktarı yükseltti, sonra onu tesviye kıldı. | |
| 29: (29-31) Ve gecesini karanlık etti, gündüzünü de çıkardı (aydınlattı). Ve ondan sonra da yeri yaydı. Ondan suyunu ve otlağını çıkarıverdi. | |
| 32: Dağları da tesbit etti. | |
| 33: Sizin için ve hayvanlarınız için bir menfaat olarak. | |
| 34: Artık o vakit ki, pek büyük bir âfet zuhûra gelir. | |
| 35: İnsan neye koşup durmuş olduğunu o gün hatırlar. | |
| 36: Cehennemde her gören kimseye açıklanmış bulunur. | |
| 37: (37-38) Artık kim taşkınlık etmiş ise. Ve dünya hayatını tercih eylemiş ise. | |
| 39: Artık şüphe yok ki, cehennemdir, odur onun yurdu. | |
| 40: Fakat kim ki, Rabbinin makamından korkmuş ve nefsini hevâdan nehyetmiş ise. | |
| 41: Artık cennette, o da (o kimse için) yurttur. | |
| 42: (42-44) Sana Kıyametten sorarlar ki, onun vukû'u ne zamandır? Sen onu yâdetmek hususunda ne haldesin? Onun sonu Rabbine varır. | |
| 45: Şüphe yok ki sen, ancak ondan korkanlara bir korkutucusun. | |
| 46: Onlar, o Kıyameti gördükleri gün sanki bir akşam veya bir kuşluk vaktinden başka kalmamış gibi olurlar. | |