| Ahmed Hulusi Meali |
|
| 1: Şiddetli güç (kuvvesi; Mars); | |
| 2: Yumuşakça götüren (kuvve; Güneş), | |
| 3: (Yörüngelerinde) yüzüp yüzüp giden (kuvveler; Satürn - Jüpiter), | |
| 4: Yarışıp öne geçen (kuvveler; Merkür - Venüs), | |
| 5: Hükmü tedbir edenlere (açığa çıkaran kuvveler; AY), (Bu âyetlerin 'yıldızlara işaret ettiği yorumu' Hasan Basri ve İmam Razi'ye ait olup, paylaştığım anlayıştır. A. H. ) | |
| 6: O süreçte Racife (vefat sarsıntısı; zelzele) sarsar. | |
| 7: Onu Radife (bâ's; yeni ruh bedenle yaşama başlayış) izler. | |
| 8: O süreçte (bazı) bilinçler şok olur! | |
| 9: Onların görüşleri şaşkın, eziktir! | |
| 10: Hâlâ diyorlar: "Gerçekten biz ilk hâlimize (toprak olduktan sonra hayata) geri döndürülür müyüz; bâ's var mı?" | |
| 11: "Çürüyüp dağılmış kemikler olduğumuzda mı?" | |
| 12: "İşte bu, o takdirde (yaşamın devam etmesi) hüsranlı bir geri dönüştür" dediler. | |
| 13: Oysa o tek bir komuttur! | |
| 14: Bir de bakarsın ki onlar geniş alandadırlar! | |
| 15: Musa'nın olayı sana ulaştı mı? | |
| 16: Hani Onun Rabbi Ona, (Bi-)mukaddes vadi Tuva'da hitap etti: | |
| 17: "Git Firavun'a! Muhakkak ki o azgınlaştı!" | |
| 18: "De ki: Arınıp saflaşmaya ne dersin?" | |
| 19: "Seni Rabbine erdirmeme? (Azameti karşısında) haşyet duyarsın!" | |
| 20: Derken ona büyük mucizeyi gösterdi! | |
| 21: (Firavun) yalanladı ve isyan etti. | |
| 22: Sonra koşarak ardına döndü. | |
| 23: Akabinde topladı, seslendi: | |
| 24: "Ben, sizin en âlâ Rabbinizim!" dedi. (Kadim Hakikat bilgisini elde eden Firavun, bunu şuurun sınırsız kuşatıcılığıyla tüm varlıkta müşahedesi yerine; bilincine yükleyerek bedenselliğine vermiş; bilinç varlığına tanrısallık vermiş ve bedenselliğinde dilediğini yapma noktasına yani nefs-i emmâre yaşamına düşmüştü. Bu yüzdendir ki Musa a. s. ona hakikat bilgisini aktarmak yerine, yani Allâh'a iman yerine, Rabb-ül âlemîn'e iman noktasına çekerek uyarı yapmıştı. Yani tüm varlıkta tedbir eden Esmâ mertebesine dikkatini çekerek hayalindeki vahdeti, bilinç - beden boyutunda yaşayarak birimselliğiyle sınırlamak yerine; şuur boyutunda tüm varlığa yaygın Esmâ mânâları çıkışına iman etmesini teklif etmişti. A. H. ) | |
| 25: Bunun üzerine Allâh, onu sonsuz yaşam boyutunun ve öndekinin (dünyanın) ibret verici azabı ile yakaladı. | |
| 26: Muhakkak ki bunda haşyete ermiş kimseler için elbette bir ibret vardır! | |
| 27: Sizin yaratılışınız mı zorlu yoksa Semâ mı? (Ki Allâh) onu bina etti! | |
| 28: Onun sınırlarını yükseltti de onu tesviye etti (işlevini yerine getireceği özelliklere göre oluşturdu)! | |
| 29: Onun gecesini kararttı, onun gündüzünü aydınlattı. | |
| 30: İşte bundan sonra arzı yayıp döşedi. | |
| 31: Ondan onun suyunu ve mer'asını çıkardı(ğı hâlde). | |
| 32: Dağlara gelince, onları demir atmış gibi dikip sâbitledi. | |
| 33: Sizin ve en'amınızın (hayvanlar) yararlanması için. | |
| 34: Et Tammet'ül Kübra (karşı konulmaz olay - ölüm tadılıp yeni yaşam) başladığında. | |
| 35: O süreçte insan çalışmalarının getirisinin ne olacağını hatırlar! | |
| 36: Görüşü açılan (göz sınırlaması olmadan gören) için cehennem bâriz (apaçık) karşısındadır! | |
| 37: Azıp kural tanımayana, | |
| 38: Dünya zevkleri için yaşamayı seçene gelince; | |
| 39: Muhakkak ki yakıcı ortam mekânı olur! | |
| 40: Rabbinin makamından korkan ve nefsini boş geçici sonsuzlukta hiçbir getirisi olmayan davranışlardan koruyana gelince; | |
| 41: Muhakkak ki cennet, barınağın ta kendisidir. | |
| 42: Sana O Saat'ten soruyorlar: Onun gelip çatması ne zaman, diye. | |
| 43: (Oysa) onun bilgisi sende ne arar! | |
| 44: Onun sonu rabbinedir. | |
| 45: Sen ancak O'ndan haşyet duyan kimsenin uyarıcısısın! | |
| 46: Onu gördükleri süreçte, sanki onlar (dünyada) hiç kalmamışlardır! Ancak bir Aşiyye (Güneş'in ufukta batma süresi) yahut onun battıktan sonraki kalan aydınlık süresi kadar dünyada yaşamış olduklarını sanırlar. | |