| Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) Meali |
|
| 1: Olacak vak'a olduğu zaman | |
| 2: Onun oluşunu yalanlayacak kimse yoktur. | |
| 3: O, alçaltıcıdır, yükselticidir. | |
| 4: Yer şiddetle sarsıldığı | |
| 5: Dağlar serpildikçe serpildiği | |
| 6: Dağılıp toz duman haline geldiği | |
| 7: Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman | |
| 8: Sağın adamları (var ya) ne mutludurlar onlar! | |
| 9: Solun adamları ise ne uğursuzdurlar onlar! | |
| 10: Önde olanlar (var ya), onlar öncüdürler. | |
| 11: İşte o yaklaştırılanlar, | |
| 12: Nimet cennetlerindedirler. | |
| 13: Çoğu önceki ümmetlerden, | |
| 14: Birazı da sonrakilerden. | |
| 15: (Onlar) cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. | |
| 16: Karşılıklı olarak onların üzerinde yaslanırlar. | |
| 17: Çevrelerinde, ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar. | |
| 18: Kaynağından doldurulmuş, testiler, ibrikler ve kadehlerle. | |
| 19: Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir. | |
| 20: Beğendikleri meyvalar, | |
| 21: Canlarının çektiği kuş etleri, | |
| 22: İri gözlü hûriler, | |
| 23: Saklı inciler gibi, | |
| 24: Yaptıklarına karşılık olarak verilir. | |
| 25: Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler. | |
| 26: Duydukları söz, yalnız «selam», «selam» dır. | |
| 27: Sağın adamları, nedir o sağın adamları! | |
| 28: Dalbastı kirazlar, | |
| 29: Meyva dizili muzlar, | |
| 30: Uzamış gölgeler, | |
| 31: Fışkıran sular. | |
| 32: Pek çok meyva arasında, | |
| 33: Tükenmeyen ve yasaklanmayan | |
| 34: Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler. | |
| 35: Biz kadınları yeniden inşa ettik (yarattık). | |
| 36: Onları bâkireler yaptık. | |
| 37: Hep yaşıt sevgililer, | |
| 38: Sağın adamları içindir. | |
| 39: Bir çoğu öncekilerdendir. | |
| 40: Bir çoğu da sonrakilerdendir. | |
| 41: Solun adamları, nedir o solcular! | |
| 42: İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar şu içinde, | |
| 43: Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar. | |
| 44: Ki ne serindir, ne de faydalı. | |
| 45: Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefâhete dalmışlardı. | |
| 46: Büyük günahı işlemekte ısrar ediyorlardı. | |
| 47: Ve diyorlardı ki: «Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?» | |
| 48: «Önceki atalarımızda mı?» | |
| 49: De ki: «Öncekiler ve sonrakiler» | |
| 50: «Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır.» | |
| 51: Sonra siz, ey sapık yalanlayıcılar! | |
| 52: Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz. | |
| 53: Karınlarınızı hep onunla dolduracaksınız. | |
| 54: Üstüne de kaynar su içeceksiniz. | |
| 55: Susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz. | |
| 56: İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur. | |
| 57: Biz sizi yarattık; tasdik etmeniz gerekmez mi? | |
| 58: Attığınız meniyi gördünüz mü? | |
| 59: Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz? | |
| 60: Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmez. | |
| 61: Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir yaratılışta tekrar var edelim diye (böyle yapıyoruz). | |
| 62: Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi? | |
| 63: Ektiğinizi gördünüz mü? | |
| 64: Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz? | |
| 65: Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık. Hayret eder dururdunuz. | |
| 66: «Doğrusu borç altına girdik.» | |
| 67: «Doğrusu, biz yoksul bırakıldık» (derdiniz). | |
| 68: İçtiğiniz suya baktınız mı? | |
| 69: Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? | |
| 70: Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretseniz ya! | |
| 71: Yaktığınız ateşi gördünüz mü? | |
| 72: Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? | |
| 73: Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptık. | |
| 74: Öyleyse büyük Rabbinin adını yücelt. | |
| 75: Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim. | |
| 76: Bilirseniz bu büyük bir yemindir. | |
| 77: O, elbette şerefli bir Kur'ân'dır. | |
| 78: Korunmuş bir kitaptadır. | |
| 79: Ona temizlenenlerden başkası el süremez. | |
| 80: (O), âlemlerin Rabbinden indirilmiştir. | |
| 81: Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz? | |
| 82: Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz? | |
| 83: Can boğaza dayandığı zaman | |
| 84: Ki o zaman siz (ölmek üzere olana) bakar durursunuz. | |
| 85: Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz. | |
| 86: Eğer cezalandırılmayacak iseniz, | |
| 87: Onu geri çevirsenize; şayet iddianızda doğru iseniz. | |
| 88: Fakat ölen kişiye gelince, eğer o rahmete yaklaştırılanlardan ise, | |
| 89: Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır. | |
| 90: Eğer O, sağın adamlarından ise, | |
| 91: «(Ey sağcı), sana sağcılardan selam!» | |
| 92: Ama yalanlayıcı sapıklardan ise; | |
| 93: İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır. | |
| 94: Ve cehenneme atılma vardır. | |
| 95: Kesin gerçek budur işte. | |
| 96: Öyle ise Rabbini o büyük ismiyle tesbih et. | |