| İbni Kesir Meali | 	
	  |  
 | 1: Kıyamet koptuğu zaman, | 	  |  
 | 2: Onun vukuunu hiç bir yalanlayıcı yoktur. | 	  |  
 | 3: O; alçaltıcı, yükselticidir. | 	  |  
 | 4: Yer; sarsıldıkça sarsıldığı; | 	  |  
 | 5: Dağlar, ufalandıkça ufalandığı; | 	  |  
 | 6: Dağılmış toz haline geldiği zaman; | 	  |  
 | 7: Siz üç sınıf olmuşsunuzdur: | 	  |  
 | 8: Sağcılar; o sağcılar ne mutludurlar. | 	  |  
 | 9: Solcular; o solcular ne bahtsızdırlar. | 	  |  
 | 10: Önde olanlar da öncüdürler. | 	  |  
 | 11: İşte onlar en çok gözde olanlardır. | 	  |  
 | 12: Naim cennetlerindedirler. | 	  |  
 | 13: Bir çoğu öncekilerden, | 	  |  
 | 14: Birazı da sonrakilerden. | 	  |  
 | 15: Murassa tahtlar üzerindedirler. | 	  |  
 | 16: Karşılıklı olarak üzerinde yaslanırlar. | 	  |  
 | 17: Ölümsüz civanlar etraflarında dolaşırlar. | 	  |  
 | 18: Main'den büyük kaplarla, ibrikler ve kadehlerle. | 	  |  
 | 19: Ondan baş ağrısına uğratılmayacakları gibi, akılları da giderilmez. | 	  |  
 | 20: Beğenecekleri meyveler, | 	  |  
 | 21: Kuş eti, içlerinin çektiğinden. | 	  |  
 | 22: Şahin gözlü huriler de; | 	  |  
 | 23: Saklı inci misali. | 	  |  
 | 24: Yapmakta olduklarına karşılık olarak. | 	  |  
 | 25: Orada ne boş bir laf, ne de günaha sokacak birşey işitmezler. | 	  |  
 | 26: Yalnız selama karşılık; selam, denir. | 	  |  
 | 27: Sağcılar; ne bahtiyardır o sağcılar. | 	  |  
 | 28: Dikensiz kiraz, | 	  |  
 | 29: Salkımları sarkmış muz ağaçları, | 	  |  
 | 30: Yayılmış gölge, | 	  |  
 | 31: Çağlayan su, | 	  |  
 | 32: Bir çok meyve, | 	  |  
 | 33: Bitip tükenmeyen ve yasaklanmayan. | 	  |  
 | 34: Yükseltilmiş döşekler üstündedirler. | 	  |  
 | 35: Gerçekten Biz; onları, yeni bir yaratılışla yarattık. | 	  |  
 | 36: Ve onları el değmemişler kıldık. | 	  |  
 | 37: Eşlerine düşkün hep bir yaşıtlar. | 	  |  
 | 38: Sağcılar için. | 	  |  
 | 40: Bir çoğu da sonrakilerdendir. | 	  |  
 | 41: Solcular da. Solcular kimlerdir? | 	  |  
 | 42: Kızgın ateşte, kaynar sulardadırlar. | 	  |  
 | 43: Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler. | 	  |  
 | 44: Ne serindir, ne de hoştur. | 	  |  
 | 45: Çünkü onlar; bundan önce refahla şımarmışlardı. | 	  |  
 | 46: Ve büyük günah işlemekte direnip dururlardı. | 	  |  
 | 47: Ve derlerdi ki: Öldüğümüzde, toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, gerçekten biz mi yeniden diriltileceğiz? | 	  |  
 | 48: Önce gelmiş geçmiş atalarımız da mı? | 	  |  
 | 49: De ki: Şüphesiz hem öncekiler, hem sonrakiler, | 	  |  
 | 50: Belli bir günün belli bir vaktinde mutlaka toplanacaklardır. | 	  |  
 | 51: Sonra gerçekten siz ey sapıklar, yalanlayıcılar; | 	  |  
 | 52: Muhakkak ki yiyeceksiniz zakkum ağacından. | 	  |  
 | 53: Karınlarınızı dolduracaksınız hep ondan. | 	  |  
 | 54: Üstüne de içeceksiniz o kaynar sudan. | 	  |  
 | 55: Susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz. | 	  |  
 | 56: İşte ceza günü onlara sunulacak ziyafet budur. | 	  |  
 | 57: Sizi; Biz, yarattık. Hala tasdik etmez misiniz? | 	  |  
 | 58: Söyleyin öyleyse; dökmekte olduğunuz meni nedir? | 	  |  
 | 59: Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratanlar Biz miyiz? | 	  |  
 | 60: Biz, takdir ettik aranızda ölümü. Ve Biz, önüne geçilecekler de değiliz. | 	  |  
 | 61: Yerinize benzerlerinizi getirmekte ve sizi bilemeyeceğiniz bir yaratılışla tekrar var etmekte. | 	  |  
 | 62: Andolsun ki; ilk yaratılışınızı bildiniz. İyice düşünmeli değil misiniz? | 	  |  
 | 63: Şimdi Bana; ekmekte olduğunuzu haber verin. | 	  |  
 | 64: Onu, siz mi bitiriyorsunuz, yoksa Biz miyiz, bitirenler? | 	  |  
 | 65: Dilersek Biz, onu çörçöp yaparız da şaşar kalırsınız. | 	  |  
 | 66: Doğrusu borç altına girdik, | 	  |  
 | 67: Daha doğrusu biz mahrumlarız. | 	  |  
 | 68: Söyleyin Bana şimdi, içmekte olduğunuz suyu; | 	  |  
 | 69: Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa Biz miyiz indirenler? | 	  |  
 | 70: İsteseydik onu tuzlu bir su kılardık. Öyleyse şükretmeli değil misiniz? | 	  |  
 | 71: Söyleyin bana, şimdi çakmakta olduğunuz ateşi, | 	  |  
 | 72: Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa Biz miyiz yaratanlar? | 	  |  
 | 73: Biz, onu bir ibret ve konaklayanlar için faydalı kıldık. | 	  |  
 | 74: Öyleyse Rabbını o büyük adıyla tesbih et. | 	  |  
 | 75: Hayır yıldızların yerleri üzerine yemin ederim; | 	  |  
 | 76: Gerçekten bilseniz bu, büyük bir yemindir. | 	  |  
 | 77: Şüphesiz o; şerefli bir Kur'an'dır. | 	  |  
 | 78: Korunmuş bir kitabdadır. | 	  |  
 | 79: Ona arınmış olanlardan başkası dokunamaz. | 	  |  
 | 80: Alemlerin Rabbından indirilmedir. | 	  |  
 | 81: Siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz? | 	  |  
 | 82: Rızkınızı yalanlamakla mı çıkarıyorsunuz? | 	  |  
 | 83: Hele can boğaza gelince; | 	  |  
 | 84: O vakit görürsünüz siz. | 	  |  
 | 85: Biz ona sizden daha yakınız, ama görmezsiniz. | 	  |  
 | 86: Madem ki ceza görmeyecekmişsiniz, | 	  |  
 | 87: Onu geri çevirsenize. Şayet sadıklar iseniz. | 	  |  
 | 88: Eğer o kişi gözdelerden ise; | 	  |  
 | 89: Rahatlık, güzel rızık ve Naim cenneti. | 	  |  
 | 90: Şayet sağcılardan ise; | 	  |  
 | 91: Selem sana sağcılardan. | 	  |  
 | 92: Eğer sapık yalanlayıcılardan ise; | 	  |  
 | 93: İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet, | 	  |  
 | 94: Ve cehenneme atılış. | 	  |  
 | 95: Şüphesiz ki bu; kesin gerçeğin kendisidir. | 	  |  
 | 96: Öyleyse Rabbını büyük adıyla tesbih et. | 	  |