| Muhammed Esed Meali |
|
| 1: Gerçekleşecek olan (sonunda) gerçekleştiği zaman, | |
| 2: onun yalan olmadığı apaçık ortaya çıkacaktır; | |
| 3: o, (bazılarını) alçaltan, (diğerlerini) yücelten(dir)! | |
| 4: Yer (şiddetli) bir sarsıntı ile sarsıldığında, | |
| 5: ve dağlar ufalana ufalana, | |
| 6: toz toprak haline geldiğinde | |
| 7: (işte o Gün,) siz üç sınıf(a ayrılmış) olacaksınız: | |
| 8: Kiminiz doğruyu bulmuşlardan olacak. Ah! ne (mutlu) kimselerdir doğruyu bulmuş olanlar! | |
| 9: Ve kiminiz kötülüğe batmışlardan olacak. Ah! ne (mutsuz) kimselerdir kötülüğe batmış olanlar! | |
| 10: Önde olanlar ise (hayatta iken, inanç ve güzel fiillerde) öne çıkanlar olacak. | |
| 11: (Her zaman) Allah'a yakınlık sağlayanlar! | |
| 12: (Onlar) esenlik ve mutluluk bahçelerinde (yaşayacaklar,) | |
| 13: çoğu eski zamanların, | |
| 14: ama (sadece) pek azı sonraki dönemlerin (insanları). | |
| 15: Onlar, altın işlemeli mutluluk tahtlarına (kurulacaklar), | |
| 16: (ve) birbirlerine (sevgi ile) bakarak uzanacaklar. | |
| 17: Onları ölümsüz gençlikler bekleyecek, | |
| 18: tertemiz kaynakların suyundan doldurulmuş kaseler, ibrikler ve fincanlarla, | |
| 19: ne kafalarını dumanlayan ne de onları sarhoş eden (bir su) | |
| 20: ve seçebilecekleri her çeşit meyveyle, | |
| 21: ve canlarının çekebileceği her çeşit kuş etiyle. | |
| 22: Ve en güzel gözlü saf ve temiz eşler (yanlarında olacak), | |
| 23: kabuklarının içinde saklı bulunan inciler gibi. | |
| 24: (Hayatta iken) yaptıklarının bir ödülü (olacak bu). | |
| 25: Orada ne boş konuşmalar duyacaklar, ne de günaha yönelten bir çağrı, | |
| 26: ama sadece iç sükuneti ve barış müjdesi. | |
| 27: Dürüst ve erdemli bir hayat yaşayanlara gelince, nedir bu dürüst ve erdemli hayat sürenler(in ödülü)? | |
| 28: (Onlar,) meyve dolu sidre ağaçları arasında (bulacaklar kendilerini), | |
| 29: çiçeklerle bezenmiş akasyalar, | |
| 30: genişçe yayılmış gölgeler, | |
| 31: fışkıran sular, | |
| 32: ve bol bol meyveler, | |
| 33: hiç eksilmeyen, hiç tükenmeyen. | |
| 34: Ve yüceltilmiş eşler(i onlarla olacak): | |
| 35: çünkü, Biz onları yenilenmiş bir hayatta tekrar var etmiş olacağız, | |
| 36: ve bakireler olarak dirilteceğiz, | |
| 37: sevgi dolu ve uyum içinde, | |
| 38: dürüst ve erdemli olanlarla: | |
| 39: bir kısmı eski zamanlardan, | |
| 40: bir kısmı da sonraki zamanlardan. | |
| 41: Kötülükte ısrar edenlere gelince, nedir bu kötülük ısrarcıları(nın cezası)? | |
| 42: (Onlar,) kavurucu rüzgarlar ve yakıcı bir ümitsizlik içinde (bulacaklar kendilerini), | |
| 43: ve siyah duman gölgesinde, | |
| 44: ne serinleten, ne de rahatlatan (bir gölge). | |
| 45: Çünkü, geçmişte onlar kendilerini tamamen hazlara kaptırmışlardı, | |
| 46: çirkin günahlar işlemekte inat ediyorlardı, | |
| 47: ve diyorlardı ki: "Ne Yani! Biz ölüp de toz ve kemik yığını haline geldikten sonra mı diriltileceğiz yeniden? | |
| 48: Ve eski atalarımız da mı?" | |
| 49: De ki: "Daha önce yaşamış olanlar da, sonrakiler de | |
| 50: (yalnızca Allah tarafından) bilinen bir Gün'ün belirlenmiş olan bir vaktinde bir araya getirilecekler; | |
| 51: ve o zaman, siz ey yoldan sapmış ve hakikati yalanlamış olanlar, | |
| 52: Doğrusu siz zakkum ağacından yiyeceksiniz. | |
| 53: ve karnınızı onunla dolduracaksınız, | |
| 54: ve yakıcı ümitsizliği (yudum yudum) içeceksiniz, | |
| 55: doymak bilmez susuz develerin içişi gibi içeceksiniz!" | |
| 56: Hesap Günü onların karşılanışı işte böyle olacak! | |
| 57: Sizi yaratan Biziz, (ey insanlar!) Öyleyse neden hakikati kabul etmezsiniz? | |
| 58: Attığınız o (tohum)u hiç düşündünüz mü? | |
| 59: Onu yaratan siz misiniz, yoksa Biz miyiz onun yaratılışının kaynağı? | |
| 60: Ölümün sizin aranızda (her zaman geçerli) olmasını emrettik: ama hiçbir şey Bizi alıkoyamaz | |
| 61: varoluşunuzun tabiatını değiştirmekten ve (henüz) size malum olmayan bir şekilde sizi (yeniden) var etmekten. | |
| 62: Ve (mademki) baştaki yaratılışınızı(n mucizevi bir olay olduğunu) biliyorsunuz; öyleyse, neden (Bizim hakkımızda) düşünüp dersler çıkarmazsınız? | |
| 63: Toprağa ektiğiniz tohumu hiç düşündünüz mü? | |
| 64: Onu büyütüp yeşerten siz misiniz, yoksa Biz miyiz onun büyüyüp yeşermesinin sebebi? | |
| 65: (Çünkü,) dileseydik, onu kuru bir çöpe döndürürdük ve siz hayret (ve dehşet) içinde kalırdınız: | |
| 66: "Eyvah, mahvolduk! | |
| 67: Yok yok, aslında (geçinme imkanlarımızdan) mahrum bırakıldık!" (diyerek). | |
| 68: Hiç içtiğiniz suyu düşündünüz mü? | |
| 69: Siz mi onu bulutlardan indirdiniz, yoksa Biz miyiz onun yere inmesini sağlayan? | |
| 70: (O tatlı bir su şeklinde iner, ama) dileseydik yakacak kadar tuzlu ve acı yapabilirdik. Öyleyse neden (Bize) şükretmiyorsunuz? | |
| 71: Hiç tutuşturduğunuz ateşi düşündünüz mü? | |
| 72: Ateşin yakıtı olarak görevlendirilen ağacı var eden siz misiniz, yoksa Biz miyiz onun varoluşunun sebebi? | |
| 73: Onu (Bizi) hatırlamanı(zı)n bir vasıtası ve (hayatlarının) yabaniliği içinde kaybolmuş ve acıkıp susamış bütün insanlar için bir rahatlama vasıtası yaptık. | |
| 74: Öyleyse kudret sahibi Rabbinin ismini yücelt! | |
| 75: Hayır, (bu Kuran'ın) parçalar halinde indirilişini tanıklığa çağırırım, | |
| 76: eğer bilseniz bu en güçlü bir teyiddir! | |
| 77: O, gerçekten değerli bir hitabedir, | |
| 78: sağlam korunan ilahi kelam içinde (insana tebliğ edilmiş)tir | |
| 79: ki ona ancak (kalben) temiz olanlar dokunabilir: | |
| 80: bütün alemlerin Rabbinden (gelen) bir vahiy! | |
| 81: Şimdi böyle bir habere küçümseyerek mi bakıyorsunuz, | |
| 82: ve hakikati yalanlamayı günlük gıdanız olarak mı görüyorsunuz? | |
| 83: Peki, öyleyse, (ölüm döşeğindeki bir adamın) boğazına (son nefesi) dayandığında, | |
| 84: siz de (çaresiz bir şekilde) durup seyrederken, | |
| 85: ve (Bizi) görmediğiniz halde, Biz ona sizden daha yakınken: | |
| 86: peki öyleyse, eğer (Bize) bağımlı olmadı(ğınızı düşünüyor)sanız, | |
| 87: o (bitip tükenen hayatı) geri döndürebilir misiniz, eğer iddianızda haklı iseniz? | |
| 88: (Hepiniz ölümü tadacaksınız.) Eğer bir kimse Allah'a yaklaşanlardan olursa, | |
| 89: (öteki dünyada onu) mutluluk, gönül rahatlığı ve bir esenlik bahçesi (bekler). | |
| 90: Ve yine eğer bir kimse dürüst ve erdemli bir hayat sürenlerden olursa, | |
| 91: (cennette şu sözlerle karşılanacaktır:) "Dürüst ve erdemlilerden (olan) sana selam olsun!" | |
| 92: Ama eğer biriniz hakikati yalanlayanlardan ve (böylece) yoldan sapmışlardan olursa, | |
| 93: (öteki dünyada onu) yakıcı bir ümitsizlik karşılar, | |
| 94: ve alev saçan bir ateşin sıcaklığı! | |
| 95: Kuşkusuz bu, hakikatlerin hakikatidir! | |