| Mustafa İslamoğlu Meali | 	
	  |  
 | 1:  Gerçekleşmesi kesin olan o korkunç olay gerçekleştiği zaman, | 	  |  
 | 2:  kimse kalmayacak onun gerçekliğini yalanlayan! | 	  |  
 | 3:  O'dur (bazılarını) alçaltan, (bazılarını) yücelten. | 	  |  
 | 4:  Yer dehşetli bir sarsılışla sarsıldığında, | 	  |  
 | 5:  ve dağlar paramparça olup | 	  |  
 | 6:  toz zerrecikleri haline geldiğinde, | 	  |  
 | 7:  sizler üç sınıfta tasnif edilmiş olacaksınız. | 	  |  
 | 8:  Bir bahtiyat kampa dahil olan kesim olacak; ama ne büyük bahtiyarlık!.. | 	  |  
 | 9:  Bir de bedbaht kampa dahil olan kesim olacak; ama ne felaket bir bedbahtlık!.. | 	  |  
 | 10:  Bir de yarışta öne geçip arayı açanlar olacak: | 	  |  
 | 11:  İşte bunlardır Allah'a yakınlık sağlayanlar, | 	  |  
 | 12:  sonsuz nimetlerle dolu hasbahçelerde kalacak olanlar; | 	  |  
 | 13:  bir kısmı öncekilerden, | 	  |  
 | 14:  birazı da sonrakilerden... | 	  |  
 | 15:  Emek mahsulü huzur tahtlarına kurulacaklar; | 	  |  
 | 16:  onlara yaslanıp tarifsiz bir (sevinci) paylaşacaklar; | 	  |  
 | 17:  ölümsüz gençlikler onları bekleyecek; | 	  |  
 | 18:  tarifsiz güzellikte bir kaynaktan doldurulmuş bir o kadar tarifsiz ibrikler ve kadehlerle sunulan (içecekler); | 	  |  
 | 19:  ne baş döndürür ne de sarhoş eder. | 	  |  
 | 20:  Ve her tür meyve ve kuruyemiş seçeneği... | 	  |  
 | 21:  Ve canlarının çektiğinden tarifsiz lezzette kuş etleri... | 	  |  
 | 22:  Ve kusursuz bakışlı temiz eşler; | 	  |  
 | 23:  gün görmemiş inciler gibi... | 	  |  
 | 24:  Önceden yaptıklarının bir ödülü olacak (bunlar); | 	  |  
 | 25:  orada ne bir boş laf ne de kınanma duyacaklar; | 	  |  
 | 26:  sadece denilecek ki: "Mutluluklar!.. Mutluluklar!.." | 	  |  
 | 27:  Bahtiyar kesime gelince: nedir o bahtiyar kesimin (ödülü)? | 	  |  
 | 28:  Dikenlerinin yerini meyvelerin aldığı upuzun Sidr ağaçları arasında, | 	  |  
 | 29:  yine çok gövdeli, misk kokulu ve parıltılı Muğaylan ağaçları, | 	  |  
 | 30:  ve uzayıp giden serin gölgeler | 	  |  
 | 31:  ve çağlayanlar... | 	  |  
 | 32:  Bir de sınırsız çeşitlilikte limitsiz meyveler; | 	  |  
 | 33:  ne bir kesintiye uğrar ne de yasaklanır... | 	  |  
 | 34:  Ve yüksek döşekler... | 	  |  
 | 35:  Çünkü Biz onları yepyeni bir yaratılışla inşa edeceğiz, | 	  |  
 | 36:  ve onları bakir/bakire olarak var edeceğiz: | 	  |  
 | 37:  Sevgi dolu, denk ve uyumlu; | 	  |  
 | 38:  (Hepsi de) bahtiyar kesim için; | 	  |  
 | 39:  bir kısmını öncekiler | 	  |  
 | 40:  bir kısımını da sonrakiler teşkil edecek. | 	  |  
 | 41:  Ve bedbaht kesime gelince... Nedir o bedbaht kesimin (cezası)? | 	  |  
 | 42:  Zehir gibi içe işleyen yakıcı bir ateş ve yürek dağlayan bur umutsuzluk içinde olacaklar; | 	  |  
 | 43:  ve iç karartan boğucu bir gölge; | 	  |  
 | 44:  ne serinletici, ne de rahatlatıcı... | 	  |  
 | 45:  Çünkü onlar geçmişte refah içinde şımarıp azmıştılar; | 	  |  
 | 46:  ve büyük ihanette ısrar etmiştiler; | 	  |  
 | 47:  ve "Ne yani" demiştiler, "biz ölüp gittikten, toza toprağa karışmış bir iskelet halini aldıktan sonra tekrar mı diriltileceğiz? | 	  |  
 | 48:  Önden giden atalarımız da (diriltilecek), öyle mi?" | 	  |  
 | 49:  De ki: "Şüphesiz hem öncekiler hem de sonrakiler, | 	  |  
 | 50:  elbet (sadece Allah tarafından) bilinen bir günün belirli vaktinde bir araya toplanacaklar. | 	  |  
 | 51:  Sonra siz ey sapıklar, yalanlayanlar! | 	  |  
 | 52:  Elbet siz de o ağaçtan, zehirli cehennem ağacından yiyeceksiniz. | 	  |  
 | 53:  Artık karınları onunla dolduracaksınız. | 	  |  
 | 54:  Üzerine yürek dağlayan kavurucu (umutsuzluğu) içeceksiniz; | 	  |  
 | 55:  hummalı develerin kanma bilmeyen içişi gibi..." | 	  |  
 | 56:  Hesap Günü onların ağırlanışı işte böyle olacak. | 	  |  
 | 57:  Sizi yaratan Biziz; o halde (ey insanlar), bu gerçeği neden hala kabullenmezsiniz? | 	  |  
 | 58:  Hiç attığınız o hayat tohumunu düşündünüz mü? | 	  |  
 | 59:  Siz mi yaratıyorsunuz onu, yoksa bütün yaratışın kaynağı Biz miyiz? | 	  |  
 | 60:  Aranıza ölüm kanunu koyan Biziz; ve Biz asla önüne geçilen biri değiliz; | 	  |  
 | 61:  sizi benzerlerinizle değiştirme ve sizi bilmediğiniz bir mahiyette yeniden inşa etme hususunda. | 	  |  
 | 62:  Doğrusu ilk yaratılış (mucizesini) bilmiş olmanız lazım; o halde neden (ikinci yaratılış hakkında) ibret almıyor sunuz? | 	  |  
 | 63:  Hiç toprağa ektiğiniz tohumu düşündünüz mü? | 	  |  
 | 64:  Siz mi ekip büyütüyorsunuz onu, yoksa Biz miyiz ekip büyüten? | 	  |  
 | 65:  Eğer dileseydik, onu çürüyüp un ufak olmuş bir ahşap kalıntısına çevirirdik de, şaşakalır (ve derdiniz ki): | 	  |  
 | 66:  "Eyvah, borçlu çıkan yine biz olduk! | 	  |  
 | 67:  Daha beteri, mahrum kalan da biz olduk!" | 	  |  
 | 68:  Hiç içtiğiniz suyu düşündünüz mü? | 	  |  
 | 69:  Siz mi indiriyorsunuz onu bulutlardan, yoksa Biz miyiz indiren? | 	  |  
 | 70:  Eğer dileseydik onu tuzlu ve acı bir su yapardık: şu halde neden hala şükretmiyorsunuz? | 	  |  
 | 71:  Hiç tutuşturduğunuz ateşi düşündünüz mü? | 	  |  
 | 72:  Siz mi yapıyorsunuz onun ağacını, yoksa Biz miyiz yapan? | 	  |  
 | 73:  Biz onu bir hatırlama vesilesi ve kendi yalnızlığında kaybolmuş muhtaçlar için yarayışlı bir meta kıldık. | 	  |  
 | 74:  Şu halde azamet sahibi Rabbin adına hareket et! | 	  |  
 | 75:  Ötesi yok! İşte Kur'an'ın parçalar halinde indirilişine yemin ediyorum; | 	  |  
 | 76:  ki elbet bu, eğer farkındaysanız çok ağır bir yemindir. | 	  |  
 | 77:  Şüphesiz o, muhatabına değer yükleyen bir hitaptır: | 	  |  
 | 78:  korunmuş bir kitap içindedir. | 	  |  
 | 79:  Ona ancak temizler dokunabilir: | 	  |  
 | 80:  Alemlerin Rabbinden indirilmedir. | 	  |  
 | 81:  Şimdi böyle bir haberi, siz mi kirleteceksiniz? | 	  |  
 | 82:  Böylece siz yalanla beslenmeyi alışkanlık haline getireceksiniz. | 	  |  
 | 83:  Peki ama, ya can boğaza gelince ne olacak? | 	  |  
 | 84:  Ve siz o zaman dehşetle bakakalacaksınız. | 	  |  
 | 85:  Ve Biz ona sizden çok daha yakınızdır, fakat siz görmeyeceksiniz. | 	  |  
 | 86:  Ve eğer Bize borçlu olmadığınıza inanıyorsanız, | 	  |  
 | 87:  (haydi) hayatı ona geri döndürün; tabi ki eğer (inancınızda) sadıksanız. | 	  |  
 | 88:  Ama eğer Allah'a yakın olanlardan iseniz; | 	  |  
 | 89:  (yeriniz) tarifsiz bir huzur, bitimsiz bir rızık ve mutluluğun üretildiği cennetler (olur). | 	  |  
 | 90:  Yok eğer bahtiyar kesimden biri olursanız: | 	  |  
 | 91:  Artık, (ey) sözünün eri olan bahtiyarlardan olan kişi: sana selam olsun! | 	  |  
 | 92:  Fakat eğer o, yalanlayıp da yoldan sapmışlardan biriyse: | 	  |  
 | 93:  artık onun hakkı yürek yakan bir (umutsuzluk) sofrasında ağırlanmak | 	  |  
 | 94:  ve çılgın bir ateşe atılmaktır. | 	  |  
 | 95:  Hiç şüphe yok ki bu, işte budur kesin gerçek: | 	  |  
 | 96:  Öyleyse sen (ey insan), azamet sahibi Rabbin adına hareket et! | 	  |