| Ahmet Varol Meali |
|
| 1: Kıyamet olayı gerçekleştiği zaman, | |
| 2: Onun gerçekleşmesini yalanlayan çıkmaz. | |
| 3: O alçaltıcı, yükselticidir. | |
| 4: Yer şiddetli bir sarsılışla sarsıldığı, | |
| 5: Dağlar bir serpilişle serpildiği, | |
| 6: Böylece dağılmış toz haline geldiği, | |
| 7: Sizin de üç sınıf olduğunuz zaman. | |
| 8: Sağ ashabı [1] ne (mutludurlar) o sağ ashabı! | |
| 9: Sol ashabı [2] ne (bedbahttırlar) o sol ashabı! | |
| 10: (Hayırda) öne geçenler öncülerdir. | |
| 11: İşte onlar (Allah'a) yaklaştırılmış olanlardır. | |
| 12: Nimet cennetlerindedirler. | |
| 13: Çoğu öncekilerden. | |
| 14: Birazı da sonrakilerden. | |
| 15: Mücevherlerle özenle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. | |
| 16: Onların üzerlerine karşılıklı olarak yaslanırlar. | |
| 17: Etraflarında ölümsüz hayata kavuşturulmuş gençler dolaşırlar. | |
| 18: (Şarap) kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle. | |
| 19: Ondan dolayı ne başları ağrıtılır ne de akılları giderilir. | |
| 20: Bir de beğenip seçtikleri meyvalar. | |
| 21: Ve canlarının çektiği kuş eti (ile de dolaşırlar). | |
| 22: (Orada) iri gözlü huriler (vardır). | |
| 23: Saklı inciler benzeri. | |
| 24: Yaptıklarına karşılık olarak. | |
| 25: Orada ne boş bir söz ne de günâha götürücü söz duyarlar. | |
| 26: Sadece: 'Selâm, selâm' (sözü duyarlar). | |
| 27: Sağ ashabı ne (mutludurlar) o sağ ashabı! | |
| 28: Dikensiz kiraz ağacı, | |
| 29: Meyva yüklü muz ağacı, | |
| 30: Uzayıp giden gölge, | |
| 31: Sürekli akan su, | |
| 32: Çok miktarda meyva, | |
| 33: Kesilmeyen ve yasaklanmayan! | |
| 34: Yükseltilmiş döşeklerde(dirler). | |
| 35: Gerçekten biz onları (hurileri), yepyeni bir yaratışla yarattık. | |
| 36: Onları bakireler kıldık. | |
| 37: Eşlerine tutkun yaşıt kızlar. | |
| 38: Sağ ashabı için. | |
| 39: Birçokları öncekilerden, | |
| 40: Birçokları da sonrakilerdendir. | |
| 41: Sol ashabı ne (bedbahttırlar) o sol ashabı! | |
| 42: Delikçiklere (hücrelere) kadar işleyen bir azap ve kaynar su içinde. | |
| 43: Ve kapkara dumandan bir gölge altında. | |
| 44: Ne serindir ne de ferahlatıcı. | |
| 45: Çünkü onlar bundan önce varlık içinde şımartılmışlardı. | |
| 46: O büyük günâhta da ısrar ediyorlardı. | |
| 47: Ve diyorlardı ki: 'Biz öldüğümüz, toprak ve kemik haline geldiğimiz zaman mı gerçekten biz mi diriltileceğiz? | |
| 48: Ve önceki atalarımız da mı?' | |
| 49: De ki: 'Şüphesiz öncekiler de sonrakiler de. | |
| 50: Bilinen bir günün buluşma vaktinde mutlaka toplanacaklardır. | |
| 51: Sonra siz, ey sapıklar, yalanlayıcılar! | |
| 52: Kesinlikle, zakkumdan olan bir ağaçtan yiyeceksiniz. | |
| 53: Böylece karınlarınızı ondan dolduracaksınız. | |
| 54: Onun üzerine de kaynar sudan içeceksiniz. | |
| 55: Üstelik suya kanmayan susamış develerin içişi gibi içeceksiniz. | |
| 56: İşte ceza günü onlara verilecek ziyafet budur. | |
| 57: Sizi biz yarattık. (Yeniden dirilişi de) doğrulamanız gerekmez mi? | |
| 58: Akıttığınız meniyi gördünüz mü? | |
| 59: Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz? | |
| 60: Aranızda ölümü biz takdir ettik ve bizim önümüze geçilmiş değildir. | |
| 61: Yerinize benzerlerinizi getirmemiz ve sizi bilmediğiniz şekillerde yeniden yaratmamız hususunda (kimse bizim önümüze geçemez). | |
| 62: Andolsun ki ilk yaratmayı bildiniz. O halde düşünüp öğüt almanız gerekmez mi? | |
| 63: Ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü? | |
| 64: Onu siz mi bitiriyorsunuz yoksa bitiren biz miyiz? | |
| 65: Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık siz de şaşırıp kalırdınız. | |
| 66: (Derdiniz ki): 'Doğrusu biz ağır borca sokulduk. [3] | |
| 67: Daha doğrusu biz yoksun bırakıldık.' | |
| 68: İçtiğiniz suyu gördünüz mü? | |
| 69: Onu buluttan siz mi indirdiniz yoksa indiren biz miyiz? | |
| 70: Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretmeli değil misiniz? | |
| 71: Yaktığınız ateşi gördünüz mü? | |
| 72: Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratan biz miyiz? | |
| 73: Biz onu hem bir ibret hem de ihtiyaç sahiplerine bir yarar kıldık. | |
| 74: Öyleyse Yüce Rabbinin adını tesbih et. | |
| 75: Hayır. Yıldızların doğuş ve batış yerlerine yemin ederim. | |
| 76: Ki gerçekten bu, eğer bilirseniz, büyük bir yemindir. | |
| 77: Muhakkak ki o şerefli bir Kur'an'dır. | |
| 78: Korunmuş bir kitaptadır. | |
| 79: Ona temiz olanlardan başkası dokunamaz. | |
| 80: (O) alemlerin Rabbinden indirilmedir. | |
| 81: Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz? | |
| 82: Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz? [4] | |
| 83: Hele o can boğaza dayandığında! | |
| 84: O vakit siz (can çekişene) bakar durursunuz. | |
| 85: Biz ona sizden daha yakınız fakat siz göremezsiniz. | |
| 86: Haydi bakalım, eğer ceza görmeyecekseniz; | |
| 87: Eğer doğru sözlülerseniz, onu (çıkan canı) geri çevirsenize! | |
| 88: Eğer o (ölen kişi, Allah'a) yaklaştırılanlardan ise; | |
| 89: (Bu durumda ona) rahatlık, güzel rızık ve nimet cenneti (var). | |
| 90: Eğer sağ ashabından ise; | |
| 91: Sağ ashabından sana selâm olsun. | |
| 92: Ama eğer yalanlayan sapıklardan ise; | |
| 93: (Ona da) kaynar sudan bir ziyafet. | |
| 94: Ve cehenneme atılma (var). | |
| 95: Şüphe yok ki, kesin gerçek işte budur. | |