| Ahmet Varol Meali |
|
| 1: O gerçekleşecek olan, | |
| 2: Nedir o gerçekleşecek olan? | |
| 3: O gerçekleşecek olanın ne olduğunu sen bilir misin? [1] | |
| 4: Semud ve Ad (kavimleri) o başa çarpacak (kıyamet)i yalanladılar. | |
| 5: Bu yüzden Semud (kavmi) azgın bir (ses veya sarsıntı) ile helak edildi | |
| 6: Ad (kavmin)e gelince; onlar da uğultulu, azgın bir fırtına ile helak edildiler. | |
| 7: (Allah) onu yedi gece sekiz gün ardarda onların üzerlerine musallat etti. O kavmi orada, içi boş hurma kütükleri gibi yere yıkılmış bir halde görürsün. | |
| 8: Şimdi onlardan geriye kalan bir şey görüyor musun? | |
| 9: Firavun, ondan öncekiler ve yerle bir edilmiş şehirler(in halkları) hep suç işlediler. | |
| 10: Öyle ki, Rablerinin peygamberine karşı geldiler. O da onları şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı. | |
| 11: Su kabardığında biz sizi akıp giden gemide taşıdık. | |
| 12: Bunu sizin için bir ibret yapalım ve kavrayan kulaklar bunu kavrasın diye. | |
| 13: Sur'a bir üfürülüş üfürüldüğü, | |
| 14: Yer ve dağlar kaldırılıp bir çarpışla birbirine çarpıldığı zaman, | |
| 15: İşte o gün vakıa (kıyamet) gerçekleşmiş olur. | |
| 16: Gök yarılmıştır. O artık o gün sarkmıştır. | |
| 17: Melekler de (onun) kenarlarındadırlar. O gün Rabbinin Arşı'nı onların üzerinde sekiz (melek) taşır. | |
| 18: O gün (hesab için) arzolunursunuz. Sizden hiçbir sır gizli kalmaz. | |
| 19: Artık kimin kitabı sağından verilirse der ki: 'Alın, kitabımı okuyun. | |
| 20: Çünkü ben hesabımla karşılaşacağımı sanmıştım (anlamıştım).' | |
| 21: Artık o hoşnut(luk verici) bir hayat içindedir. | |
| 22: Yüksek bir cennette. | |
| 23: Devşirilecek meyvaları pek yakındır. | |
| 24: Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin ve için. | |
| 25: Kimin de kitabı solundan verilirse o da der ki: 'Keşke bana kitabım verilmeseydi. | |
| 26: Hesabımın da ne olduğunu bilmeseydim. | |
| 27: Keşke o (ölüm) her şeye son verseydi. | |
| 28: Malım bana bir yarar sağlamadı. | |
| 29: Gücüm de yok olup gitti.' | |
| 30: 'Onu tutun ve hemen bağlayıverin. | |
| 31: Sonra onu çılgınca yanan ateşe atın. | |
| 32: Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincirin içinde oraya sokun. | |
| 33: Çünkü o, büyük olan Allah'a iman etmiyordu. | |
| 34: Yoksula yemek vermeye teşvik etmezdi. | |
| 35: Bugün burada onun için yakın bir dost yoktur. | |
| 36: Kanlı irinden başka bir yiyecek de yoktur. | |
| 37: Onu günahkarlardan başkası yemez. | |
| 38: Hayır. Yemin ederim gördüğünüze, | |
| 39: Ve görmediğinize ki, | |
| 40: Muhakkak ki o (Kur'an), şerefli bir elçinin sözüdür. | |
| 41: O, bir şairin sözü değildir. Ne kadar az inanıyorsunuz! | |
| 42: Bir kahinin sözü de değildir. Ne kadar az düşünüyorsunuz! | |
| 43: (O) alemlerin Rabbinden indirilmedir. | |
| 44: Eğer o bize karşı kendiliğinden birtakım sözler uydurmuş olsaydı, | |
| 45: Muhakkak onu kuvvetle yakalardık, | |
| 46: Sonra da hiç şüphesiz onun can damarını keserdik. | |
| 47: O zaman sizden hiçbir kimse buna engel olamazdı. | |
| 48: Şüphesiz o (Kur'an) takva sahipleri için bir öğüttür. | |
| 49: Elbette biz sizin içinizde yalanlayanlar olduğunu biliyoruz. | |
| 50: Muhakkak o (Kur'an), inkar edenler için bir hasrettir. | |
| 51: Şüphe yok ki o, kesin gerçektir. | |
| 52: Öyleyse yüce Rabbinin adını tesbih et. | |