| Ali Fikri Yavuz Meali |
|
| 1: (Vukuu bir gerçek olan) o kıyamet!... | |
| 2: Nedir o kıyamet? | |
| 3: Kıyameti, sana hangi şey bildirdi? (Sen, künhünü bilemezsin). | |
| 4: (Salih’in kavmi) Semûd ve (Hûd’un kavmi) Âd, o kıyamete inanmadı. | |
| 5: Amma Semûd, azgınlıkları sebebiyle (korkunç bir ses ve sarsıntı ile) helâk edildiler. | |
| 6: Âd Kavmine gelince; onlar da kasıp kavuran şiddetli bir rüzgâr ile helâk edildiler. | |
| 7: Allah o fırtınayı, üzerlerine yedi gece ve sekiz gün arka arkaya musallat etti. (Orada bulunaydın) bu kavmin o fırtınada yıkılıp kaldığını görürdün; sanki onlar, içleri kof hurma kütükleri idiler. | |
| 8: Şimdi onlardan, görüyor musun bir geri kalan? | |
| 9: Firavun da, ondan öncekiler de, Lût kavminin kasabalar halkı da, hep o hatayı (şirk ve isyanı) işlediler. | |
| 10: Böylece Rablerinin peygamberine isyan ettiler. Bunun üzerine gittikçe artan şiddetli bir azap kendilerini yakalayıverdi. | |
| 11: Gerçekten biz, (Nûh zamanında) su taştığı vakit, sizi (varlığınıza sebep olan atalarınızı) gemide biz taşıdık; | |
| 12: Onu (müminleri kurtarıp da kâfirleri boğmamızı) size bir ibret yapalım ve onu belleyip saklıyan kulaklar saklasın diye... | |
| 13: Çünkü Sûr’a ilk üfürülüş üfürüldüğü, | |
| 14: Yer ve dağlar kaldırılıp da bir çarpılış çarpıldıkları zaman, | |
| 15: İşte o gün, kıyamet kopmuştur. | |
| 16: Gök de yarılmış; o gün, o da sarkmıştır. | |
| 17: Melekler de semânın etrafındadırlar. O gün Rabbinin arşını, üstlerinde (boyunlarında) sekiz melek taşır. | |
| 18: O gün (hesap için Allah’a) arz olunursunuz; öyle ki, gizli bir haliniz kalmaz. | |
| 19: İşte o vakit, kitabı sağ eline verilmiş olan kimse der ki: “- Gelin, kitabımı okuyun. | |
| 20: Çünkü ben, hesabıma kavuşacağımı sezmiştim.” | |
| 21: Artık, hoşnud (ve razı olduğu) hayatta, | |
| 22: Yüksek bir cennettedir. | |
| 23: (Meyvelerinin) devşirilmeleri yakından... | |
| 24: (Allah, onlara şöyle buyurur): “- Yeyin, için, âfiyet olsun; (dünyadaki) geçmiş günlerde takdim ettiğiniz salih amellere karşılık olarak.” | |
| 25: Kitabı sol eline verilmiş olan ise, der ki: “- Eyvah! Keşke kitabım bana verilmeseydi... | |
| 26: Hesabımın da ne olduğunu bilmeseydim. | |
| 27: Ne olurdu, o ölüm kat’î olaydı (da bir daha dirilmeseydim!) | |
| 28: Malım bana bir fayda vermedi. | |
| 29: Bütün saltanatım (varım-yoğum) benden ayrılıp mahvoldu.” | |
| 30: (Allah şöyle buyurur): “- Tutun onu, hemen bağlayın onu. | |
| 31: Sonra onu cehenneme atın. | |
| 32: Sonra, boyu yetmiş arşın bir zincirde, onu oraya sürün.” | |
| 33: Çünkü o, yüce Allah’a iman etmiyordu. | |
| 34: Yoksulların yiyeceğine hiç bakmıyor, teşvik etmiyordu. | |
| 35: Bugün de ona, burada (yardım edecek) bir yakın yok; | |
| 36: Cehennemliklerin irininden başka bir yiyecek de yok... | |
| 37: Onu, ancak kâfirler yer. | |
| 38: Artık kasem ederim, gördüklerinize; | |
| 39: Ve görmediklerinize... | |
| 40: Şüphesiz o Kur’an, kerîm bir peygamberin (Allah’dan) getirdiği sözdür. | |
| 41: O, bir şair sözü değildir. Siz, pek az inanıp tasdik ediyorsunuz. | |
| 42: Bir kâhin sözü de değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz. | |
| 43: O, âlemlerin Rabbinden indirilmedir. | |
| 44: Eğer o Peygamber, bazı sözler uydurup bize isnad etmeğe kalkışsaydı, | |
| 45: Elbette biz O’nu kuvvetle yakalar ve O’ndan intikam alırdık. | |
| 46: Sonra da muhakkak O’nun kalb damarlarını keserdik, (boynunu vururduk). | |
| 47: O vakit, sizden hiç biriniz O’na siper de olamazdınız. | |
| 48: Gerçekten o Kur’an, takva sahipleri için bir öğüddür. | |
| 49: Doğrusu, biz de biliyoruz ki, sizden inanmıyanlar var. | |
| 50: Muhakkak ki, o Kur’an, kâfirler için bir pişmanlıktır, (kıyamet günü, Kur’ân’a iman etmediklerinin nedametini çekeceklerdir). | |
| 51: Muhakkak o Kur’an, şüphe götürmez bir gerçektir. | |
| 52: O halde (Ey Kerîm Rasûl), yüce Rabbini ismiyle tesbih et... | |