| Gültekin Onan Meali |
|
| 1: Ha, Mim. | |
| 2: Apaçık Kitaba andolsun; | |
| 3: Gerçekten biz onu mübarek bir gecede indirdik, gerçekten biz uyaranlarız. | |
| 4: Ki onda (o gecede) her hikmetli buyruk ayrılır. | |
| 5: Katımızdan bir buyruk ile; doğrusu biz, (insanlara elçi) gönderenleriz. | |
| 6: Rabbinden bir rahmet olarak. Şüphesiz O, işitendir, bilendir. | |
| 7: Eğer kesin bir bilgiyle inanıyorsanız (Tanrı), göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların rabbidir. | |
| 8: O'ndan başka tanrı yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da rabbidir. | |
| 9: Hayır, onlar şüphe içindedirler; oynayıp yalanlıyorlar. | |
| 10: Öyleyse sen, göğün açıkça bir duman getireceği günü gözle; | |
| 11: (Bu duman) insanları sarıp kuşatıverir. İşte bu, acı bir azabtır. | |
| 12: "Rabbimiz, azabı üstümüzden açıp gider çünkü biz (artık) inançlılarız." | |
| 13: Onlar için öğüt alıp düşünmek nerede? Onlara, açıklayan bir elçi gelmişti. | |
| 14: Sonra, ondan yüz çevirdiler ve dediler ki: "(Bu) Öğretilmiştir, bir delidir." | |
| 15: Biz sizden bu azabı biraz açıp gidereceğiz; (ama yine) dönecek olanlarsınız siz. | |
| 16: Büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, elbette biz intikam alacağız. | |
| 17: Andolsun, biz kendilerinden önce, Firavun'un kavmini de denedik. Onlara kerim bir elçi gelmişti; | |
| 18: "Tanrı'nın kullarını bana teslim edin; gerçekten ben sizin için güvenilir (emiyn) bir elçiyim" (demişti). | |
| 19: "Tanrı'ya karşı büyüklenmeyin; şüphesiz size apaçık bir delil getiriyorum." | |
| 20: "Ve doğrusu ben, sizin taşa tutmanızdan benim de rabbim, sizin de rabbiniz olana sığındım." | |
| 21: "Eğer bana inanmıyorsanız, bu durumda benden kopup ayrılın." | |
| 22: Sonunda rabbine: "Gerçekten bunlar, suçlu günahkar bir kavimdirler" diye dua etti. | |
| 23: (Tanrı da:) "Öyleyse, kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, muhakkak takip edileceksiniz." (diye duasını kabul edip cevap verdi). | |
| 24: "Denizi durgun ve açık bırak. Çünkü suda boğulacak bir ordudur." | |
| 25: Onlar nice bahçeler ve pınarlar terketmişlerdi. | |
| 26: (Nice) Ekinler, güzel konaklar, | |
| 27: Ve içlerinde 'sevinç ve mutluluk içinde' yaşadıkları nimetler. | |
| 28: İşte böyle; biz bunları başka bir kavme miras olarak verdik. | |
| 29: Onlar için ne gök, ne yer ağlamadı ve onlar(ın azabı) ertelenmedi. | |
| 30: Andolsun, biz İsrailoğulları'nı o alçaltıcı azabtan kurtardık. | |
| 31: Firavun'dan. Çünkü, o, ölçüyü taşıran bir mütekebbirdi. | |
| 32: Andolsun, biz onları bir ilim üzere alemlere üstün kıldık. | |
| 33: Ve onlara, her birinde açık birer imtihan bulunan ayetler verdik. | |
| 34: Muhakkak, bunlar da diyorlar ki: | |
| 35: "(Bütün her şey) bizim yalnızca ilk ölümümüzdür; biz yeniden diriltilip kaldırılacak değiliz." | |
| 36: "Eğer doğru sözlüyseniz, şu halde atalarımızı getirin bakalım." | |
| 37: Onlar mı hayırlı, yoksa Tübba' kavmi ve onlardan öncekiler mi? Biz onları yıkıma uğrattık. Çünkü onlar, suçlu günahkardı. | |
| 38: Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları bir 'oyun ve oyalanma konusu' olsun diye yaratmadık. | |
| 39: Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler. | |
| 40: Şüphesiz o (hakkı batıldan, haklıyı haksızdan) ayırma günü, hepsinin (hesaba çekilecekleri) vakitleridir. | |
| 41: O gün, bir dost dosttan herhangi bir şeyle yarar sağlayamaz. Ve onlara yardım edilmez. | |
| 42: Ancak Tanrı'nın rahmet ettiği başka. Şüphesiz O, üstün ve güçlü olandır, esirgeyendir. | |
| 43: Doğrusu, o zakkum ağacı; | |
| 44: Günahkar olanın yemeğidir. | |
| 45: Pota gibi; karınlarda kaynar durur; | |
| 46: Kaynar suyun kaynaması gibi. | |
| 47: Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin. | |
| 48: Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün; | |
| 49: (Azabı) Tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun. | |
| 50: Gerçekten bu sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir. | |
| 51: Muttakilere gelince; muhakkak onlar güvenli (emiyn) bir makamdadırlar. | |
| 52: Cennetlerde ve pınarlarda, | |
| 53: Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler, karşılıklı (otururlar). | |
| 54: İşte böyle; ve biz onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir. | |
| 55: Orada, güvenlik (aminiyn) içinde her türlü meyveyi istiyorlar; | |
| 56: Orada, ilk ölümün dışında başka ölüm tatmazlar. Ve (Tanrı da) onları cehennem azabından korumuştur. | |
| 57: Senin rabbinden, bir fazl ve (lütuf) olarak. İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş' budur. | |
| 58: Belki onlar öğüt alıp düşünürler diye, biz onu (Kuran'ı), senin dilinle kolaylaştırdık. | |
| 59: Öyleyse sen gözleyip bekle; elbette onlar da gözleyip bekliyorlar. | |