| Muhammed Esed Meali |
|
| 1: Ha-Mim. | |
| 2: Düşün, özünde açık olan ve hakikati bütün açıklığıyla ortaya seren bu ilahi kelamı! | |
| 3: Biz onu kutlu bir gecede indirdik. Zaten Biz, (insanı) her zaman uyarmaktayız. | |
| 4: O (gece)de, bütün (iyi ve kötü) şeyler arasındaki farklılık, hikmetle ortaya konmuştur, | |
| 5: katımızdan bir emir gereği, çünkü biz (doğru yola ileten mesajlarımızı) her zaman göndermekteyiz, | |
| 6: Rabbinin (insana) rahmetini yerine getirmek için. Şüphesiz yalnız O, her şeyi işiten, her şeyi bilendir: | |
| 7: göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi, buna bütün kalbinizle inanıp bağlanmışsanız! | |
| 8: O'ndan başka ilah yoktur, hayat bağışlayan ve ölüm veren O'dur: O sizin de Rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da. | |
| 9: Evet, ama onlar, (bütün kalpleriyle inanıp bağlanmaktan uzak olanlar), yalnızca kendi şüpheleriyle oyalanıp duruyorlar. | |
| 10: Öyleyse, gökyüzünde (Son Saat'in yaklaştığını) haber veren bir duman tabakasının belireceği Gün'ü bekle, | |
| 11: bütün insanlığı sarıp kuşatan (ve günahkarları) "Bu azap ne acı!" (diye feryad ettiren ve) | |
| 12: "Ey Rabbimiz, bizi azaptan uzak tut, çünkü biz (artık Sana) inanıyoruz!" (dedirten). | |
| 13: (Ama) bu hatırlama (Son Saat'te) onlara ne fayda sağlar ki? Çünkü onlara daha önce hakikati apaçık ortaya koyan bir elçi gelmişti, | |
| 14: ama yüz çevirip uzaklaşmışlar ve "O (başkalarınca) öğretilmiş biridir, bir delidir!" demişlerdi. | |
| 15: Biz (yine de) bu azabı kısa bir süre erteleyeceğiz, oysa siz (kendi saplantılarınıza) yeniden döneceksiniz; (ama) | |
| 16: (bütün günahkarları) şiddetli bir hamle ile kuşatacağımız Gün, (sizden de) intikamımızı mutlaka alacağız! | |
| 17: Biz onlardan (uzun zaman) önce Firavun halkını (aynı yolla) sınadık. Onlara soylu bir elçi gelmiş (ve) | |
| 18: "Bana teslim olun, ey Allah'ın kulları! Ben size (gönderilen) bir elçiyim, güvene layık (bir elçi)!" demişti. | |
| 19: "Ve Allah'a karşı büyüklük taslamayın. Çünkü ben size (O'ndan) açık bir delil getiriyorum; | |
| 20: ve bana yaptığınız bütün hakaretlerden Rabbime ve sizin de Rabbinize sığınıyorum. | |
| 21: Ve eğer bana inanmıyorsanız, (hiç olmazsa) yolumdan çekilin!" | |
| 22: Ama sonra, (onların düşmanlığından bezdiğinde,) "Bunlar (gerçekten) günaha batmış bir toplumdur!" diye Rabbine seslendi. | |
| 23: (Ve Allah,) "Sen kullarımla geceleyin ilerle" dedi, "çünkü mutlaka takip altında olacaksınız | |
| 24: ve denizi (seninle Firavun'un adamları arasında) öyle, olduğu gibi bırak, zaten onlar boğulmaya mahkum bir topluluktur!" dedi. | |
| 25: (Onlar böylece yok oldular ve) arkalarında nice bahçeler bıraktılar, nice çeşmeler, | |
| 26: nice ekin tarlaları, nice güzel yurtlar, | |
| 27: ve hoşlandıkları nice rahatlıklar, kolaylıklar! | |
| 28: İşte böyle oldu. Ve (sonra) başka bir toplumu (onların geride bıraktıklarına) varis kıldık; | |
| 29: onlara ne gök ne de yer ağladı ve ne de bir mühlet verildi. | |
| 30: Biz gerçekten, İsrailoğulları'nı aşağılayıcı azaptan kurtardık, | |
| 31: Firavun(un onların başına sardığı azap)tan; zaten o, kendi kişiliklerini harcayıp duranların en başta gelenlerindendi; | |
| 32: ve Biz onları bilerek bütün diğer toplumlardan üstün kıldık, | |
| 33: ve onlara açıkça bir sınavı haber veren (rahmetimizin) işaretler(ini) verdik. | |
| 34: (Şimdi) bakın, bu (insan)lar derler ki: | |
| 35: "Bu (önümüzde bulunan,) bizim ilk (ve tek) ölümümüzdür ve hayata yeniden döndürülmeyeceğiz. | |
| 36: O halde, eğer iddianızda haklı iseniz atalarımızı (şahit olarak) getirin!" | |
| 37: Yoksa onlar, (aynı) günahları işlediklerinden dolayı yok ettiğimiz Tubbe' halkından ve onlardan önce yaşamış olanlardan daha mı iyiydiler? | |
| 38: İşte (böyle:) Biz gökleri ve yeri ve ikisi arasında bulunan her şeyi sırf bir oyun olsun diye yaratmadık. | |
| 39: Bunların hiç birini (deruni bir) hakikatten yoksun yaratmış değiliz ama çoğu bunu anlamaz. | |
| 40: Gerçek şu ki, (doğru ile yanlış arasında) Karar Günü, onların tümü için belirlenmiş olan bir gündür. | |
| 41: ki o Gün hiç kimsenin arkadaşına bir hayrı dokunmayacak ve hiç kimse bir yardım görmeyecektir, | |
| 42: Allah'ın rahmetini ve şefkatini bağışladığı kimseler hariç. Yalnız O, kudret sahibidir, rahmet kaynağıdır. | |
| 43: Gerçek şu ki, (öteki dünyada) ölümcül meyve ağacı | |
| 44: günahkarların gıdası olacaktır: | |
| 45: tıpkı karın boşluğunda kaynayan sıvı kurşun gibi, | |
| 46: tıpkı kabaran yakıcı ümitsizlik gibi. | |
| 47: (Ve emir gelecektir:) "Onu yakalayın (ey cehennem güçleri) ve yanan ateşin ortasına sürükleyin; | |
| 48: sonra başının üstüne yakıcı ümitsizliğin acısını boşaltın! | |
| 49: Bunları tat ey (yeryüzünde) kendini böyle kudret sahibi, böyle üstün gören! | |
| 50: İşte siz (hakikat inkarcı)larının sorguladığı şey budur!" | |
| 51: (Buna karşılık,) Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyanlar, kendilerini emniyet içinde bulacaklardır, | |
| 52: bahçeler ve pınarlar arasında, | |
| 53: ipek ve altından giysiler içinde birbirlerine (sevgiyle) yaklaşarak. | |
| 54: İşte böyle olacak. Ve Biz onları güzel gözlü saf ve temiz eşler ile birleştireceğiz. | |
| 55: Orada, (cennette,) güven içinde, (geçmiş fiillerinin) bütün meyvelerini (meşru şekilde) isteyip tadabilecekler; | |
| 56: ve orada önceki ölümlerinden sonra (başka) bir ölüm tatmayacaklar. Böylece Allah, onları yakıcı ateşin azabından korumuş olacaktır. | |
| 57: Rabbinizin bir lütfu bu ve en büyük zafer bu olacak! | |
| 58: Böylece (ey Peygamber!) Biz bu (ilahi kelamı) senin kendi dilinde kolay anlaşılır kıldık ki, insanlar düşünüp ondan ders alabilsinler. | |
| 59: Öyleyse (geleceğin ne getireceğini) bekle! Unutma, onlar da bekliyorlar. | |