| Yaşar Nuri Öztürk Meali | 	
	  |  
 | 1: Hâ, Mîm. | 	  |  
 | 2: O ayan beyan gösteren Kitap'a yemin olsun ki, | 	  |  
 | 3: Biz onu kutlu/bereketli bir gecede indirdik. Hiç kuşkusuz, biz uyarıcılarız. | 	  |  
 | 4: Hikmetlerle dolu her iş ve oluş o gecede ayırt edilir, | 	  |  
 | 5: Katımızdan bir emir olarak. Hiç kuşkusuz biz, resuller göndeririz, | 	  |  
 | 6: Senin Rabbinden bir rahmet olarak. Hiç kuşkusuz O, gereğince duyan, gereğince bilendir. | 	  |  
 | 7: Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbidir O, eğer görürcesine biliyor iseniz. | 	  |  
 | 8: Tanrı yoktur O'ndan başka! Diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir O, önceki atalarınızın da Rabbidir, | 	  |  
 | 9: İş, onların sandığı gibi değil! Bir kuşku içinde oynayıp oyalanmaktadırlar. | 	  |  
 | 10: Artık sen göğün açıkça izlenen bir duman getireceği günü gözle. | 	  |  
 | 11: İnsanları kuşatıp sarar. İnletici bir azaptır bu. | 	  |  
 | 12: "Ey Rabbimiz, kaldır bizden bu azabı. Biz gerçekten müminleriz." | 	  |  
 | 13: Nerede onlarda öğüt almak? Yemin olsun, delillerle açıklayan bir resul gelmişti onlara. | 	  |  
 | 14: Ama ondan yüz çevirdiler ve şöyle dediler: "Eğitilmiş bir mecnun!" | 	  |  
 | 15: Biz azabı biraz kaldırırız; siz eski halinize tekrar dönersiniz. | 	  |  
 | 16: Gün gelir, en büyük vuruşla vururuz biz. Şu bir gerçek ki, intikam da alırız biz! | 	  |  
 | 17: Kudretimize yemin olsun ki, onlardan önce Firavun'un kavmini de ince bir imtihana çektik de, asil ve onurlu bir resul geldi onlara. | 	  |  
 | 18: Şöyle sesleniyordu: "Ey Allah'ın kulları, bana gelin! Çünkü ben sizin için güvenilir bir resulüm." | 	  |  
 | 19: "Allah'a karşı ululuk taslamayın! Ben size apaçık bir kanıt getirmekteyim." | 	  |  
 | 20: "Ben, beni taşlamanızdan Rabbim ve Rabbinize sığındım." | 	  |  
 | 21: "Bana inanmadınızsa bari benden uzak durun!" | 	  |  
 | 22: Sonra Rabbine, "Bunlar suç işleyen bir topluluktur." diye yakardı. | 	  |  
 | 23: Bunun üzerine, Allah buyurdu: "O halde kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz." | 	  |  
 | 24: "Denizi açık bırak, çünkü onlar, boğulmaya mahkûm edilmiş bir ordudur." | 	  |  
 | 25: Geriye nice bahçeler, nice pınarlar bıraktılar. | 	  |  
 | 26: Nice ekinler, nice seçkin makamlar. | 	  |  
 | 27: İçinde zevk sürdükleri nice nimetler. | 	  |  
 | 28: İşte böyle! Onlara başka bir toplumu mirasçı kıldık. | 	  |  
 | 29: Gök de ağlamadı onlar için yer de. Yüzlerine bakılmadı bile! | 	  |  
 | 30: Yemin olsun, İsrailoğullarını, rezil edici bir azaptan kurtardık. | 	  |  
 | 31: Firavun'dan kurtardık. Firavun, haddi aşanların büyüklük taslayanlarından biriydi. | 	  |  
 | 32: Yemin olsun, biz onları bir ilim sayesinde âlemlere üstün kılmıştık. | 	  |  
 | 33: Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan ayetler vermiştik. | 	  |  
 | 34: Şimdi, şunlar tutmuş diyorlar ki: | 	  |  
 | 35: "İlk ölümümüzden başkası yok! Biz diriltilecek filan değiliz!" | 	  |  
 | 36: "Eğer doğru sözlülerseniz, atalarımızı geri getirin!" | 	  |  
 | 37: Onlar mı hayırlı yoksa Tübba' halkıyla onlardan önce gelenler mi? Onları helâk ettik; çünkü onlar, suç işlemiş insanlardı. | 	  |  
 | 38: Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri eğlenmek için yaratmadık. | 	  |  
 | 39: İkisini de, sadece gerçeği göstermek üzere yarattık. Ama onların çokları bilmiyorlar. | 	  |  
 | 40: Hiç kuşkusuz, ayrım günü, hepsinin buluşma zamanıdır/buluşma yeridir. | 	  |  
 | 41: Bir gündür ki o, dostun dosta yararı olmaz. Onlara yardım da edilmez. | 	  |  
 | 42: Allah'ın rahmet ettiği kimse müstesna. Allah Azîz'dir, Rahîm'dir. | 	  |  
 | 43: Şu bir gerçek ki zakkum ağacı, | 	  |  
 | 44: Suçluların yemeğidir. | 	  |  
 | 45: Erimiş maden misali, karınlarda kaynar. | 	  |  
 | 46: Sıcak suyun kaynaması gibi... | 	  |  
 | 47: "Tutun onu, cehennemin tam ortasına götürün!" | 	  |  
 | 48: "Sonra başının üstüne, kaynar su azabından dökün!" | 	  |  
 | 49: "Tat bakalım! Hani sen onurluydun, seçkindin." | 	  |  
 | 50: "İşte budur o kuşkulanıp durduğunuz şey." | 	  |  
 | 51: Korunup sakınanlar, güvenli bir makamdadır; | 	  |  
 | 52: Bahçelerde, pınar başlarında. | 	  |  
 | 53: İnce ipekten, parlak atlastan giymiş olarak, karşılıklı oturmaktadırlar. | 	  |  
 | 54: İşte böyle! Onları iri gözlü hurilerle de eşleştirmişizdir. | 	  |  
 | 55: Orada, güvenli bir biçimde her türlü meyveyi isterler. | 	  |  
 | 56: Orada, ilk ölüm dışında ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur. | 	  |  
 | 57: Rabbinden bir lütuf olarak böyledir. İşte budur o büyük başarı. | 	  |  
 | 58: Biz o Kur'an'ı senin dilinle/senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alabilsinler. | 	  |  
 | 59: Artık, beklemeye geç! Çünkü onlar da beklemekteler. | 	  |