| Gültekin Onan Meali |
|
| 1: Tozu dumana katıp savuran (rüzgar)lara, | |
| 2: Derken, ağır yük taşıyan (bulut)lara. | |
| 3: Sonra kolaylıkla akıp gidenlere, | |
| 4: Sonra buyruğu taksim edenlere andolsun. | |
| 5: Size vaad edilmekte olan hiç tartışmasız doğrudur. | |
| 6: Şüphesiz din (hesap ve ceza) da mutlaka gerçekleşecektir. | |
| 7: 'Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış' göğe andolsun; | |
| 8: Siz, gerçekten birbirini tutmaz bir söz (çelişkili ve aykırı görüşler) içindesiniz. | |
| 9: Ondan çevrilen çevrilir, | |
| 10: Kahrolsun, o 'zan ve tahminle yalan söyleyenler'; | |
| 11: Ki onlar, 'bilgisizliğin kuşatması' içinde habersizdirler. | |
| 12: "Hesap ve ceza (din) günü ne zaman?" diye sorarlar. | |
| 13: O gün onlar, ateşin üstünde tutulup eritilecekler. | |
| 14: "Tadın fitnenizi. Bu, sizin pek acele isteyip durduğunuz şeydir." | |
| 15: Şüphesiz muttaki olanlar, cennetlerde ve pınarlardadırlar; | |
| 16: Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak. Çünkü onlar, bundan önce ihsanda (güzel davranışta) bulunanlardı. | |
| 17: Gece boyunca da pek az uyurlardı. | |
| 18: Onlar, seher vakitlerinde istiğfar ederlerdi. | |
| 19: Onların mallarında dilenip isteyen (ve iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan için de bir hak vardı. | |
| 20: Yeryüzünde kesin bir bilgiyle inanacak olanlar için ayetler vardır. | |
| 21: Ve kendi nefslerinizde de. Yine de görmüyor musunuz? | |
| 22: Gökte rızkınız vardır ve size vaadolunmakta olan da. | |
| 23: İşte, göğün ve yerin rabbine andolsun ki şüphesiz, o (size vaad edilen) sizin (aranızda) konuştuklarınız kadar, elbette kesin bir gerçektir. | |
| 24: Sana İbrahim'in ağırlanan konuklarının haberi geldi mi? | |
| 25: Hani yanına girdiklerinde: "Selam" demişlerdi. O da: "Selam" demişti. "Münker bir kavim." | |
| 26: Hemen (onlara) sezdirmeden ehline (ailesine) gidip, çok geçmeden semiz bir buzağı ile (geri) geldi. | |
| 27: Derken onlara yaklaştırıp (ikram etti); "Yemez misiniz?" dedi. | |
| 28: (Onlar yemeyince) Bunun üzerine içine bir tür korku düştü. "Korkma" dediler ve ona bilgin bir erkek çocuk müjdesini verdiler. | |
| 29: Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak: "Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)?" dedi. | |
| 30: Dediler ki: "Öyle. (Bunu) Senin rabbin buyurdu. Çünkü O, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir." | |
| 31: (İbrahim) dedi ki: "Şu halde sizin asıl isteğiniz nedir, ey elçiler?" | |
| 32: "Doğrusu biz, suçlu günahkar bir kavme gönderildik" dediler. | |
| 33: "Üzerlerine çamurdan (iyice sertleşip kaskatı kesilmiş) taşlar yağdırmak için." | |
| 34: "(Ki bu taşların her biri,) rabbinin katında ölçüyü taşıranlar için (herkese ayrı ayrı) işaretlenmiştir." | |
| 35: Bu arada, inançlılardan orda kim varsa çıkardık. | |
| 36: Ne var ki, orda müslümanlardan olan bir evden başkasını bulmadık. | |
| 37: Ve orada, acı bir azabtan korkanlar için bir ayet bıraktık. | |
| 38: Musa (olayın)da da (düşündürücü ayetler vardır). Hani biz onu açık bir delille Firavun'a göndermiştik; | |
| 39: Fakat o, 'Bütün kişisel ve askeri gücüyle' yüz çevirdi ve: "(Bu,) Ya bir büyücü veya bir delidir" dedi. | |
| 40: Bunun üzerine, biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,), 'kınanacak işler yapıyordu'. | |
| 41: Hani onların üzerine kökleri kesen (akim) bir rüzgar gönderdik. | |
| 42: Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp kül gibi dağıtıyordu. | |
| 43: Semud (kavmin)de de (ayetler vardır). Hani onlara: "Belli bir süreye kadar yararlanın" denmişti. | |
| 44: Ancak rablerinin buyruğuna baş kaldırdılar; böylece bakıp dururlarken, onları yıldırım çarpıp yakaladı. | |
| 45: Artık ne ayağa kalkmaya güç yetirebildiler, ne yardım bulabildiler. | |
| 46: Bundan önce Nuh kavmini de (yıkıma uğrattık). Çünkü onlar da fasıklar kavmiydi. | |
| 47: Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz biz, (onu) genişleticiyiz. | |
| 48: Yeri de biz döşeyip yaydık; ne güzel döşeyici(yiz). | |
| 49: Ve biz, her şeyi iki çift yarattık. Umulur ki, öğüt alıp düşünürsünüz. | |
| 50: Öyleyse, Tanrı'ya doğru (yönelip, şirkten ve bozulmalardan) kaçın. Gerçekten ben sizi, O'ndan yana açıkça uyarıyorum. | |
| 51: Tanrı ile beraber başka bir tanrı(yı ortak) kılmayın. Gerçekten sizi, O'ndan yana açıkça uyarıyorum. | |
| 52: İşte böyle; onlardan öncekiler de bir elçi gelmeyiversin, mutlaka: "Büyücü ve cinlenmiş" demişlerdir. | |
| 53: Onlar bunu (tarih boyunca) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır; onlar, 'azgın ve taşkın (tağiy)' bir kavimdirler. | |
| 54: Öyleyse sen, onlardan yüz çevir; artık kınanacak değilsin. | |
| 55: Sen öğüt verip hatırlat! Çünkü gerçekten öğütle hatırlatma, inançlılara yarar sağlar. | |
| 56: Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım. | |
| 57: Ben onlardan bir rızık istemiyorum ve onların beni doyurup beslemelerini de istemiyorum. | |
| 58: Hiç şüphesiz, rızık veren O, metin kuvvet sahibi olan Tanrı'dır. | |
| 59: Artık gerçekten, zulmedenler için, (geçmişteki) arkadaşlarının günahlarına benzer bir günah vardır. Şu halde acele etmesinler. | |
| 60: Kendilerine vaadedilen o (azab) günlerinden dolayı vay o küfredenlere. | |