REM – prefiksli bərpa hissəciyi V – 1-ci şəxs cəm mükəmməl feli PRON – mövzu əvəzliyi PRON – 3-cü şəxs kişi tək obyekt əvəzliyi الفاء استئنافية فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
وجنوده
ج ن د | CND̃
WCNWD̃H
ve cunūdehu
və əsgərləriniz
and his hosts
Vav,Cim,Nun,Vav,Dal,He, 6,3,50,6,4,5,
CONJ – prefiksli bağlayıcı wa (və) N – ittihamedici kişi cəm adı PRON – 3-cü şəxs kişi tək sahib əvəzliyi الواو عاطفة اسم منصوب والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
CONJ – prefiksli birləşmə fa (və) V – 1-ci şəxs cəm mükəmməl feli PRON – mövzu əvəzliyi PRON – 3-cü şəxs kişi cəm obyekt əvəzliyi الفاء عاطفة فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
في
|
FY
fī
into
Fe,Ye, 80,10,
P – ön söz حرف جر
اليم
ي م م | YMM
ÆLYM
l-yemmi
dənizə
the sea,
Elif,Lam,Ye,Mim, 1,30,10,40,
N – cins kişi adı اسم مجرور
وهو
|
WHW
vehuve
və o
while he
Vav,He,Vav, 6,5,6,
CIRC – prefiksli şərti hissəcik PRON – 3-cü şəxs kişi tək şəxs əvəzliyi الواو حالية ضمير منفصل
مليم
ل و م | LWM
MLYM
mulīmun
özünü qınayırdı
(was) blameworthy.
Mim,Lam,Ye,Mim, 40,30,10,40,
N – nominativ kişi qeyri-müəyyən (IV forma) fəal iştirakçı اسم مرفوع
Konu Başlığı: [51:38-46] Musa, Ad, Semud ve Nuh Halkı
Abdulbaki Gölpınarlı : Derken onu ve ordusunu helâk etmiş, onları denize atıvermiştik de o kendisini kınayıp durmadaydı.
Adem Uğur : Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu.
Ahmed Hulusi : Bunun üzerine onu ve ordusunu yakaladık da onları denize attık. . . O pişmanlıkla kendi kendini yeriyordu!
Ahmet Tekin : Onu, Allah’a âsî olan ilâhî kuralları tanımayan askerî erkânını ve ordularını da tutup denize attık. O pişmanlık duyarak kendisini kınayıp duruyordu.
Ahmet Varol : Biz de onu ve askerlerini yakalayıp denize attık ki o (bu sırada kendi kendini) kınamaktaydı. [3]
Ali Bulaç : Bunun üzerine, Biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,) 'kınanacak işler yapıyordu.'
Ali Fikri Yavuz : Bunun üzerine tuttuk kendisini ve ordularını denize attık. Öyle ki, küfür ve inad üzere bulunuyordu.
Azerice : Sonra onu və qoşunlarını tutub dənizə atdıq. Özünü qınayırdı.
Bekir Sadak : Sonunda onu ve ordularini yakalayip denize attik. O, kinanmayi haketmisti.
Celal Yıldırım : Bu sebeple onu da, ordusunu da yakalayıp (deniz) dalgaları arasına fırlattık ki (o sırada) kendini kınıyordu.
Diyanet İşleri : Bunun üzerine biz de kendisini ve ordularını yakalayıp denize attık. O ise (pişman olmuş), kendini kınıyordu.
Diyanet İşleri (eski) : Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O, kınanmayı haketmişti.
Diyanet Vakfi : Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu.
Edip Yüksel : Onu ve askerlerini yakalayıp denize attık. Bu sonucu haketmişti.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Nihayet biz onu ve ordularını yakalayıp hepsini denize attık. Firavun ise o sırada (inadından dolayı pişmanlık duyarak) kendi kendini kınıyordu.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Bunun üzerine Biz de tuttuk kendisini ve ordularını denize fırlatıverdik o alçak namertlik ederken.
Elmalılı Hamdi Yazır : Onun üzerine biz de tuttuk kendisini ve ordularını deryaya fırlatıverdik, namerdlik ederken o leîm.
Fizilal-il Kuran : Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O, kınanmayı haketmişti.
Gültekin Onan : Bunun üzerine, biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,), 'kınanacak işler yapıyordu'.
Hakkı Yılmaz : Sonra da Biz, onu ve ordularını yakalayıverdik de onları bol suda/nehirde fırlatıp atıverdik. O ise ayıplanan/ kınayan biridir.
Hasan Basri Çantay : Nihayet onu da, ordularını da yakalayıb denize atdık ki o, (bu sırada kendi kendini) kınayıcı idi.
Hayrat Neşriyat : Bunun üzerine (biz de) onu ve ordusunu, kendisi kınanacak bir kimse olarak yakalayıp hepsini denize atıverdik.
İbni Kesir : Sonunda onu da, ordularını da yakalayıp denize attık. O, kınanacak işler yapıp durmaktaydı.
İskender Evrenosoğlu : Sonunda onu ve ordularını yakaladık ve böylece onları kınanmış olarak denize attık.
Muhammed Esed : ve Biz onu ve adamlarını yakalayıp hepsini denize atmıştık, (bütün bu olup bitenler için) suçlanması gereken, (Firavun'dan başkası değildi,) yalnız o idi (tek suçlu).
Ömer Nasuhi Bilmen : Artık O'nu da, ordularını da yakaladık, hemen onları denize atıverdik. Ve o, levm edilecek şeyleri yaparken (öyle bir felakete uğramış oldu).
Ömer Öngüt : Biz de onu ve ordusunu tutup denize attık. Bu sırada o, kendisini kınayıp duruyordu.
Şaban Piriş : Biz de onu ve askerlerini yakalamış ve denize atmıştık. O pişman olmuştu.
Suat Yıldırım : Biz de hem onu, hem ordularını yakalayıp denizin dibine geçiriverdik. Boğulurken, pişmanlıkla kendi kendini kınıyordu.
Süleyman Ateş : Biz de onu ve askerlerini yakaladık, onları denize attık. (O boğulurken pişmanlıkla) Kendi kendini kınıyordu.
Tefhim-ul Kuran : Bunun üzerine, biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,) 'kınanacak işler yapıp durmaktaydı'.
Ümit Şimşek : Biz de hem onu, hem ordusunu yakalayıp denize attık ki, o sırada o kendi kendisini suçluyordu.
Yaşar Nuri Öztürk : Bunun üzerine, onu da ordusunu da yakalayıp suyun ortasına fırlattık. Kendi kendini kınayıp duruyordu.
Zariyat : Sonra onu və qoşunlarını tutub dənizə atdıq. Özünü qınayırdı.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]