| Hasan Basri Çantay Meali |
|
| 1: Andolsun «Tuur» a, | |
| 2: (2-3) Neşredilmiş kâğıd (lar) içinde yazılı kitaba, | |
| 4: Ma'muur eve, | |
| 5: Yükseltilmiş tavana, | |
| 6: Dolan denize, | |
| 7: Ki Rabbinin azâbı hiç şübhesiz vaaki'dir (inecekdir), | |
| 8: Onu defedecek (hiçbir şey de) yokdur. | |
| 9: O gün gök sallanıb çalkanır, | |
| 10: Dağlar (yerinden kopub) yürür. | |
| 11: Vay artık o gün (peygamberleri önce) tekzib edenlere! | |
| 12: Ki onlar daldıkları baatıl içinde oynayıb duranlardır. | |
| 13: O gün onlar cehennem ateşine itilib kakılırlar. | |
| 14: (Şöyle denilecek:) «İşte sizin yalan saymakda idiğiniz ateş budur». | |
| 15: «(Peki) bu da mı sihir?! Yoksa siz (yine büyülendiniz de) görmüyor musunuz»?! | |
| 16: Girin oraya! İster dayanın, ister dayanmayın, sizce birdir. Siz ancak yapageldiklerinizin cezasına çarpılıyorsunuz». | |
| 17: Şübhesiz ki (fenâlıkdan) sakınanlar cennetler, ni'met (ler) içindedirler, | |
| 18: Rablerinin kendilerine verdiği ile zevkyâb olarak. Rableri onları o çılgın cehennemin azabından korumuşdur. | |
| 19: (Şöyle denilir:) «(İyi) amel (ve hareket) etmiş olduğunuz için aafiyetle yeyin, için». | |
| 20: «Sıra sıra dizilmiş tahtlara yaslananlar olarak». Biz onlara şahin gözlü huurîleri eş yapdık. | |
| 21: İman edib de zürriyyetleri de îman ile kendilerine tâ'bi olanlar (yok mu?) biz onların nesillerini de kendilerine katdık. Kendilerinin amelinden bir şey de eksiltmedik. Herkes kazancı mukaabilinde bir rehindir. | |
| 22: Onlara canlarının isteyeceği meyve (ler) i, et (ler) i de bol bol verdik. | |
| 23: Orada birbirleriyle öyle kadeh çekişirler ki! Onda ne bir saçmalama, ne de bir günâha sokma yokdur. | |
| 24: O sadefleri içinde gizlenmiş inci gibi civanlar da kendilerine (hizmet için) etraflarında döner (ler). | |
| 25: (Ehl-i cennet) birbirine yönelib (hallerini ve amellerini) soruşdururlar, | |
| 26: (Şöyle) diyerek: «Biz hakıykat bundan evvel (dünyâda) ailelerimiz içinde (aakıbetimizden) korkanlardık». | |
| 27: «İşte Allah bize (mağfiret ve rahmetini) lûtfetdi. Bizi sâm yeli azabından korudu». | |
| 28: «Gerçek biz bundan evvel (müvahhid olarak) Ona ibâdet ediyorduk. Şübhesiz ki O, (evet) O, (va'dinde saadık) ihsanı bol, çok esirgeyicidir». | |
| 29: (Habîbim) sen hemen öğüt vermekde devam et. Öyle ya, sen Rabbinin ni'meti sayesinde ne bir kâhin, ne de bir mecnun değilsin. | |
| 30: Yoksa «(O), bir şâirdir, biz onun, zamanın felâketli haadiseleri (ne çarpılması) nı gözetliyoruz» mu diyorlar? | |
| 31: De ki: «Bekleyin. Çünkü ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim». | |
| 32: Yahud bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgınlar güruhu mudur? | |
| 33: Yahud onu kendisi mi uydurub söyledi diyorlar? Hayır, onlar îman etmezler. | |
| 34: Öyleyse onlar da, eğer doğru söyleyenlerse, onun gibi (velev uydurma) bir söz getirsinler! | |
| 35: Yoksa onlar bir şeysiz olarak mı yaratdılar? Yahud (kendilerinin) yaratıcıları kendileri midir?! | |
| 36: Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yaratdılar? Hayır, onlar (Allahın birliğini, kudretini) iyi bilmiyorlar. | |
| 37: Yahud Rabbinin hazîneleri onların yanında mı? Veya onlar (eşyâyi diledikleri gibi tedbîre) haakim ve gaalib kimseler mi? | |
| 38: Yoksa onlara haas bir merdiven vardır da onun üstünden mi dinliyorlar Öyleyse dinleyicileri açık bir bürhan getirsin (ler)! | |
| 39: Yahud kızlar Onun, oğullar sizin mi? | |
| 40: Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da onlar (bundan mütevellid) borcdan dolayı ağır bir yük altına mı girmişlerdir? | |
| 41: Yahud gayb (ın ilmi) kendilerinin yanındadır da (bunu) onlar mı yazıyorlar? | |
| 42: Yoksa (sana) bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenler (kurduklara o) tuzağa kendileri düşüb mağlub olmuşlardır (olacaklardır). | |
| 43: Yahud onların Allahdan başka bir Tanrıları mı var? Allah onların katmakda oldukları ortaklardan münezzehdir. | |
| 44: Eğer gökden bir parça düşer görseler «(Bu), derler, birbiri üstüne yığılmış bir bulutdur». | |
| 45: Artık onları çarpılacakları günlerine kadar (hallerine) bırak. | |
| 46: O gün tuzakları hiçbir şeyle kendilerine fâide vermeyecek, onlara yardım da edilmeyecekdir. | |
| 47: Muhakkak ki o zulmedenlere bundan evvel de bir azâb var. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler. | |
| 48: Sen Rabbinin hükmüne (rızaa ile) sabret. Çünkü muhakkak sen bizim gözlerimiz (önün) desin. Kalkacağın zaman da Rabbine hamd ile tesbîh (ve tenzîh) et. | |
| 49: Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra dahi tesbîh et. | |