| Ömer Öngüt Meali |
|
| 1: Mutlak hükümranlık elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O'nun her şeye gücü yeter. | |
| 2: O hanginizin daha güzel amel işleyeceğinizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratandır. O Azîz'dir, çok bağışlayıcıdır. | |
| 3: O ki, yedi göğü birbiri üzerinde kat kat yarattı. Rahman'ın yaratmasında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak! Bir bozukluk görüyor musun? | |
| 4: Sonra gözünü tekrar tekrar çevir bak! Göz (aradığı bozukluğu bulamayıp) bitkin ve yorgun olarak sana döner. | |
| 5: Andolsun ki biz dünya göğünü kandillerle donattık. Onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık. | |
| 6: Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü gidilecek yerdir o! | |
| 7: Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultusunu işitirler. | |
| 8: Cehennem neredeyse öfkesinden çatlayacak! Her topluluk onun içine atıldıkça, onun bekçileri onlara: "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?" diye sorarlar. | |
| 9: Onlar şöyle derler: "Evet, bize bir uyarıcı geldi amma, biz onu yalanladık ve: 'Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz. ' dedik. " | |
| 10: Ve derler ki: "Eğer biz kulak vermiş olsaydık veya düşünüp anlasaydık, şu çılgın alevli cehennemliklerin arasında bulunmazdık. " | |
| 11: Ve böylece günahlarını itiraf ederler. Çılgınca yanan ateş halkı (Allah'ın rahmetinden) uzak olsun! | |
| 12: Görmedikleri halde Rablerinden korkanlar var ya, işte onlar için mağfiret ve büyük mükâfat vardır. | |
| 13: Sözünüzü ister gizleyin ister açığa vurun. Şüphesiz ki O, göğüslerin özünü bilendir. | |
| 14: Yaratan bilmez olur mu hiç? O Lâtif'tir, her şeyden haberdardır. | |
| 15: Size yeryüzünü boyun eğdiren O'dur. Öyleyse yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın, O'nun verdiği rızıktan da yiyin. Nihayet dönüş O'nadır. | |
| 16: Gökte olanın sizi yere batırıvermeyeceğinden emin mi oldunuz? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır. | |
| 17: Gökte olanın üzerinize taş yağdırmasından emin mi oldunuz? Siz benim tehdidimin nasıl olduğunu yakında bileceksiniz. | |
| 18: Andolsun ki, onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Fakat benim intikamım nasıl oldu? | |
| 19: Üzerlerinde kanat çırpıp duran kuşları görmüyorlar mı? Onları havada tutan Rahman'dan başkası değildir. Şüphesiz ki O her şeyi görendir. | |
| 20: Rahman olan Allah'a karşı size yardım edecek askerleriniz kimdir? Kâfirler ancak aldanış içindedirler. | |
| 21: Eğer O, rızkınızı (sizden) kesiverecek olsa, size rızık verecek kimdir? Hayır! Onlar azgınlık ve nefret içinde direnip durmaktadırlar. | |
| 22: Yüzüstü tökezleyerek yürüyen mi (varılacak) yere daha iyi erişir, yoksa dosdoğru yolda düzgün yürüyen mi? | |
| 23: De ki: "Sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve gönüller veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz!" | |
| 24: De ki: "Sizi yeryüzünde yaratıp öteye beriye yayan O'dur. Ve siz O'nun huzurunda toplanacaksınız. " | |
| 25: Onlar: "Eğer doğru sözlü iseniz bu vaad ne zaman gerçekleşecek?" derler. | |
| 26: Resulüm! De ki: "O bilgi ancak Allah katındadır. Ben ise apaçık bir uyarıcıyım. " | |
| 27: Onu (azabı) yaklaşmış gördükleri zaman, kâfirlerin yüzleri kararır. Kendilerine "İşte sizin isteyip durduğunuz şey budur!" denilir. | |
| 28: De ki: "Söyler misiniz? Eğer Allah beni ve benimle beraber olanları öldürürse veya bize merhamet ederse, kâfirleri acı azaptan kim kurtarabilir?" | |
| 29: De ki: "O Rahman'dır. Biz O'na inandık ve O'na tevekkül ettik. Kimin apaçık sapıklık içinde olduğunu yakında bileceksiniz!" | |
| 30: De ki: "Suyunuz çekilecek olsa, söyleyin bakalım, size kim bir akar su getirebilir?" | |