| Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
|
| 1: Neyi birbirlerine sorup dururlar? | |
| 2: Pek ulu haberi. | |
| 3: Öylesine haber ki onlar, bu hususta aykırılığa düşmüşlerdir. | |
| 4: Hayır, bilirler yakında. | |
| 5: Gene de hayır, bilirler yakında. | |
| 6: Yeryüzünü, hazır bir yaygı olarak yaymadık mı? | |
| 7: Ve dağları, çiviler gibi çaktık. | |
| 8: Ve sizi, çift çift yarattık. | |
| 9: Ve uykunuzu, vakitli bir istirâhat zamânı kıldık. | |
| 10: Ve geceyi, her şeyi örten bir örtü yaptık. | |
| 11: Ve gündüzü de geçim zamânı. | |
| 12: Ve üstünüzde, yedi sağlam yapı kurduk. | |
| 13: Ve yalım yalım yanan bir kandil yarattık. | |
| 14: Ve sıkılan bulutlardan şarıl şarıl sular akıttık. | |
| 15: Akıttık da o sâyede tohumları, otları. | |
| 16: Ve birbirine sarmaş dolaş bahçeleri, bağları meydana getirdik. | |
| 17: Şüphe yok ki ayırma gününün vakti de tâyin edilmiştir. | |
| 18: O gün Sûr üfürülür de gelirsiniz bölük bölük. | |
| 19: Ve gök açılmış, kapılar haline gelmiştir. | |
| 20: ve dağlar yürütülmüş, serâba dönmüştür. | |
| 21: Şüphe yok ki cehennem pusudadır. | |
| 22: Azanlara dönüp varılacak son yerdir. | |
| 23: Yıllar boyunca kalırlar orada. | |
| 24: Ne bir serinlik tadarlar, ne içilecek bir şey. | |
| 25: Ancak bir kaynar su, ancak bir kan ve irin. | |
| 26: Bir cezâdır ki tam uygun. | |
| 27: Şüphe yok ki onlar, hiçbir soru ummazlardı. | |
| 28: Ve delillerimizi boyuna yalanlarlardı. | |
| 29: Ve biz her şeyi bir bir sayıp yazdık. | |
| 30: Artık tadın, ancak azâbınızı arttırırız sizin. | |
| 31: Şüphe yok ki çekinenlere bir kurtuluş, bir kutluluk ve murâda eriş yeri var. | |
| 32: Bahçeler, üzümler. | |
| 33: Ve memeleri yeni sertleşmiş yaşıt kızlar. | |
| 34: Ve dopdolu kadeh. | |
| 35: Ne boş bir söz duyarlar orada, ne birbirlerini yalanlama. | |
| 36: Rabbinden, fazlasıyle bir lütuf ve ihsân. | |
| 37: Göklerin ve yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin Rabbidir rahman, onun hitâbına nâil olmazlar. | |
| 38: O gün, Rûh ve melekler, saf saf dururlar; konuşamazlar, ancak rahmânın izin verdiği konuşur ve gerçek söyler. | |
| 39: Bugün, gerçektir, artık dileyen, dönüp Rabbinin tapısına varmaya bir vesîle edinir. | |
| 40: Şüphe yok ki biz sizi, yakın bir azapla korkutmadayız; o gün kişi, elleriyle hazırladığına bakar ve kâfir de ne olurdu der, keşke toprak olaydım. | |