| Süleyman Ateş Meali |
|
| 1: Birbirlerine hangi şeyden soruyorlar? | |
| 2: O büyük haberden mi? | |
| 3: Ki onlar onda ayrılığa düşmektedirler. | |
| 4: Hayır (dedikleri gibi değil), yakında bilecekler. | |
| 5: Sonra hayır (dedikleri gibi değil), yakında bilecekler. | |
| 6: Yapmadık mı biz, Arzı bir beşik, | |
| 7: Dağları birer kazık? | |
| 8: Ve sizi çift çift yarattık. | |
| 9: Uykunuzu dinlenme yaptık. | |
| 10: Geceyi (sizi sarıp örten) bir giysi yaptık. | |
| 11: Gündüzü de geçim zamanı yaptık. | |
| 12: Üstünüzde yedi sağlam (gök) binâ ettik. | |
| 13: Ve (orada) parıl parıl parlayan bir lamba yarattık. | |
| 14: Sıkışan (bulut)lardan şarıl şarıl su indirdik, | |
| 15: Ki onunla çıkaralım: Dâne(ler), bitki(ler), | |
| 16: Ve (ağaçları) birbirine sarmaş dolaş bahçeler. | |
| 17: Muhakkak ki (haklının, haksızın ayırdedileceği) hüküm günü, belirlenmiş bir vakittir. | |
| 18: O gün Sûr'a üflenir, bölük bölük gelirsiniz. | |
| 19: Gök açılmış, kapı kapı olmuştur. | |
| 20: Dağlar yürütülmüş, bir serab olmuştur. | |
| 21: Cehennem de gözetleme yeri olmuş (suçluları gözetleyip durmakta)dır. | |
| 22: Azgınların varacağı yerdir. | |
| 23: Orada çağlar boyu kalacalardır. | |
| 24: Orada ne bir serinlik, ne de içilecek bir şey tadarlar, | |
| 25: Yalnız kaynar su ve irin (içerler); | |
| 26: Yaptıklarına uygun bir cezâ olarak. | |
| 27: Çünkü onlar bir hesap (görüleceğini) ummuyorlardı. | |
| 28: Âyetlerimizi de tamamen yalanlamışlardı. | |
| 29: Biz de her şeyi sayıp yazmıştık. | |
| 30: "Şimdi tadın (yaptıklarınızın tadını), artık size azâbdan başka bir şey artırmayacağız! | |
| 31: Korunanlar için de başarı ödülü vardır. | |
| 32: Bahçeler, bağlar, | |
| 33: Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar. | |
| 34: Ve dolu kadeh(ler). | |
| 35: Orada ne boş söz ne de yalan işitirler; | |
| 36: Rabbinden bir karşılık, yeterli bir bağış olarak. | |
| 37: Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi, çok merhametli (Rab). O'nun (izni olmadan) huzurunda konuşamazlar. | |
| 38: O gün Rûh ve melekler, sıra sıra dururlar. Ancak Rahmân'ın izin verdiği konuşabilir, o da doğruyu söyler. | |
| 39: İşte bu, hak günüdür. Artık dileyen, Rabbine varan bir yol tutar. | |
| 40: Biz sizi yakın bir azâb ile uyardık. O gün kişi, ellerinin (yapıp) öne sürdüğü işlere bakar ve kâfir: "Keşke ben, toprak olsaydım!" der. | |