| Ali Fikri Yavuz Meali | 	
	  |  
 | 1: (Müşrikler) hangi (büyük) şeyden birbirlerine soruyorlar? | 	  |  
 | 2: (2-3) O hakkında ayrılığa düşmekte oldukları büyük haberden (öldükten sonra dirilmekten) mi? (Hem bununla alay mı ediyorlar?) | 	  |  
 | 4: Hayır, (ihtilâfa lüzum yok, iş dedikleri gibi değil). İleride (kıyamet günü, inkârlarının akıbetini) bilecekler. | 	  |  
 | 5: Hayır hayır, ileride bilecekler. | 	  |  
 | 6: Biz, yapmadık mı arzı bir döşek, | 	  |  
 | 7: Dağları da birer kazık? | 	  |  
 | 8: Sizleri de (erkek-dişi) çift çift yarattık. | 	  |  
 | 9: Uykunuzu ise, bir dinlenme yaptık. | 	  |  
 | 10: Geceyi bir örtü yaptık. | 	  |  
 | 11: Gündüzü ise, geçim vakti kıldık. | 	  |  
 | 12: Üstünüze, yedi sağlam gök bina ettik. | 	  |  
 | 13: İçlerinde parıl parıl ışıldayan bir kandil (güneş) astık. | 	  |  
 | 14: Rüzgârların sıkıştırıp yoğunlaştırdığı bulutlardan şarıl şarıl bir su indirdik; | 	  |  
 | 15: Onunla çıkaralım diye, daneler, otlar, | 	  |  
 | 16: Sarmaş dolaş bağlar, bahçeler... | 	  |  
 | 17: Şüphesiz ki, (haklı ile haksızın ayırd edileceği) o fâsıl günü (kıyamet) muayyen bir vakit olmuştur. | 	  |  
 | 18: Sûr’a üfürüleceği o gün, (mezarlardan kalkıp mahşere) bölük bölük gelirsiniz. | 	  |  
 | 19: Bir de, sema açılmış da kapı kapı olmuştur. | 	  |  
 | 20: Dağlar yürütülmüş de bir serap olmuştur, (yerlerinde yeller esmektedir). | 	  |  
 | 21: Muhakkak ki cehennem, (melekler tarafından kâfirleri) bir gözetleme yeridir. | 	  |  
 | 22: Kâfirler için bir dönüş yeridir. | 	  |  
 | 23: Nice devirler boyunca içinde kalacaklar... | 	  |  
 | 24: Orada ne bir serinlik tadacaklar ne de içilecek bir şey! | 	  |  
 | 25: Bir kaynar su ve irin içecekler. | 	  |  
 | 26: Bir ceza ki, (işledikleri amellere) uygun... | 	  |  
 | 27: Çünkü onlar, hesaba çekileceklerini hiç ummuyorlardı, | 	  |  
 | 28: Âyetlerimizi de alabildiklerine yalanlamışlardı. | 	  |  
 | 29: Biz ise, her şeyi (Levh-i Mahfûz’da) yazıp tesbit ettik. | 	  |  
 | 30: (O kâfirlere şöyle denilir): Şimdi tadın, artık size azap artırmaktan başka bir şey yapacak değiliz. | 	  |  
 | 31: Şüphesiz takva sahiblerine (her türlü kederden) kurtuluş (cennet) var. | 	  |  
 | 32: Bahçeler var, üzümler var; | 	  |  
 | 33: Aynı yaşta tomurcuk sîneliler, | 	  |  
 | 34: Hem dolgun kadehler var... | 	  |  
 | 35: Orada ne boş bir lâf işitilir, ne de bir yalan... | 	  |  
 | 36: (Bu, takva sahiplerinin işledikleri güzel amellere) bir karşılık ki, Rabbinden, bir ihsandır; yeter mi yeter... | 	  |  
 | 37: O, göklerle yerin ve bütün aralarındakilerin Rabbidir; Rahmân’dır: O’na hiç bir sözde (ve itirazda) bulunamazlar. | 	  |  
 | 38: O gün Cebrâil ve melekler saf halinde duracaklar. Rahmân’ın, kendisine izin verip de doğruyu söylemiş olandan başkaları bir kelime söyliyemiyecekler... | 	  |  
 | 39: İşte bu kıyamet, çaresiz vuku bulacak gündür. Artık dileyen, Rabbine varacak bir yol edinsin, (iman edip itaatten ayrılmasın). | 	  |  
 | 40: Çünkü biz, size, (ahirette olacak) yakın bir azabı haber verdik. O gün kişi, ellerinin kazanıp öne (ahirete) gönderdiği amellere bakacak ve kâfir şöyle diyecektir: “- Ah ne olurdu, ben bir toprak olaydım!...” | 	  |