| Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
|
| 1: (1-2) Yok; Kıyamet gününe yemin ederim. Yok; melâmet duyan nefse de yemin ederim. | |
| 3: İnsan, sanır mı ki onun kemiklerini her halde bir araya toplamayacağız? | |
| 4: Evet... Parmaklarının uçlarını da düzeltmeye kâdirleriz. | |
| 5: Fakat insan diler ki ilerisinde de isyana devam etsin. | |
| 6: (6-7) Sorar ki Kıyamet günü ne zamandır? Artık o zaman ki, göz kamaşmış bir halde bulunur. | |
| 8: (8-9) Ve ay tutulmuş olur. Ve güneş ile ay toplatılmış bulunur. | |
| 10: (10-11) O gün insan der ki: «Kaçacak yer nerede?» Hayır. Hiçbir sığınacak yer yoktur. | |
| 12: O günde durulacak makam, Rabbin tarafından tayin edilecektir. | |
| 13: (13-14) O gün insana ileri götürmüş olduğu şeyler ile geriye bırakmış olduğu şeyler haber verilecektir. Doğrusu insan kendi şahsı aleyhine bir hüccetir. | |
| 15: Velev ki, mazeretlerini ortaya atmış bulunsun. | |
| 16: (16-17) Onu (Kur'an'ı) acele ahzedesin diye onunla dilini kımıldatma. Şüphe yok ki, onu toplamak da, onu okutmak da Bize aittir. | |
| 18: İmdi onu Biz okuyunca artık sen onun kıraatine tâbi ol! | |
| 19: Sonra şüphe yok ki onun açıklanması da Bize aittir. | |
| 20: (20-21) Yok, yok. Siz acele olanı seversiniz. Ve ahireti bırakıverirsiniz. | |
| 22: (22-23) O günde birtakım yüzler parıldanıcıdır. Rablerine nazar edicidir. | |
| 24: Bir kısım yüzler de o gün pek ekşi bir haldedir. | |
| 25: (25-26) Sanır ki, ona arka kemiklerini kıracak bir muamele yapılacaktır. Hayır hayır... Vaktâ ki (can) boyun halkasının kemiklerine kavuşur. | |
| 27: Ve denilmiş olur ki: «Tedavi edebilecek kim var?» | |
| 28: Ve onun şüphesiz bir ayrılış olduğunu sanmış bulunacaktır. | |
| 29: (29-30) Ve bacak da bacağa dolaşmış olacaktır. O günde sevk olunmak yalnız Rabbinedir. | |
| 31: (31-32) Fakat ne tasdik etti ve ne de namaz kıldı. Velâkin tekzîp etti ve yüz çevirdi. | |
| 33: Sonra da ailesinin yanına böbürlene böbürlene gitti. | |
| 34: Vay sana! Vay sana! | |
| 35: (35-36) Sonra yine vay sana! Vay sana. İnsan sanır mı ki, başıboş bırakılacaktır? | |
| 37: (37-38) O dökülen meniden bir damla su değil mi idi? Sonra bir kan pıhtısı oldu, artık (Allah onu) yarattı, sonra da (azasını) düzeltti. | |
| 39: (39-40) Sonra ondan erkek ve dişi iki sınıf (var) kıldı. Artık o (Hâlık-ı Azîm) ölüleri diriltmeye kâdir değil midir? (Elbette kâdirdir) | |