| Ahmet Varol Meali |
|
| 1: Battığı zaman yıldıza andolsun ki, | |
| 2: Arkadaşınız sapmadı da, azmadı da. | |
| 3: O kendi tutkusundan (hevasından) da konuşmuyor. | |
| 4: O (konuştuğu, kendine) vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir. | |
| 5: Onu çetin kuvvetleri olan (Cibril) öğretti. | |
| 6: O çarpıcı bir güzelliğe [1] sahiptir. Hemen doğruldu. | |
| 7: O, en yüksek ufuktaydı. | |
| 8: Sonra yaklaştı ve sarktı. | |
| 9: Böylece (aradaki mesafe) iki yay boyu veya daha yakın oldu. | |
| 10: Derken (Allah'ın) kuluna vahyettiğini vahyetti. | |
| 11: Onun gördüğünü gönül yalanlamadı. | |
| 12: Şimdi siz onun gördüğü üzerinde kendisiyle tartışıyor musunuz? | |
| 13: Andolsun ki, o onu bir başka kez daha inişte gördü. [2] | |
| 14: Sidretu'l-Munteha'nın yanında. | |
| 15: Barınma (Me'va) cenneti onun yanındadır. | |
| 16: O zaman (o gördüğünde) Sidre'yi kaplayan kaplıyordu. | |
| 17: Göz kaymadı ve (sınırı) aşmadı da. | |
| 18: Andolsun ki o Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü. | |
| 19: Gördünüz mü Lât'ı ve Uzza'yı? | |
| 20: Ve üçüncüleri olan diğer (put) Menât'ı? | |
| 21: Erkek sizin de dişi O'nun mu? | |
| 22: Öyleyse bu insafsızca bir paylaştırma. | |
| 23: Bunlar sizin ve atalarınızın koyduğu adlardan başka bir şey değildir. Allah, haklarında hiç bir belge indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerin arzuladıklarına uymaktadırlar. Oysa andolsun ki onlara Rablerinden hidayet gelmiştir. | |
| 24: Yoksa insana her arzuladığı şey var mıdır? | |
| 25: Son da ilk de (ahiret de dünya da) Allah'ındır. | |
| 26: Göklerde nice melekler vardır ki, Allah dilediği ve razı olduğu kimse için izin vermeden şefaatleri bir yarar sağlamaz. | |
| 27: Gerçekten ahirete inanmayanlar melekleri dişi adlarıyla adlandırıyorlar. | |
| 28: Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise gerçekten yana bir şey kazandırmaz. | |
| 29: Sen bizim zikrimizden (kitabımızdan) yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenden yüz çevir. | |
| 30: İşte onların ilimden erişebilecekleri budur. Şüphesiz Rabbin, yolundan sapanı da doğru yola gireni de daha iyi bilir. | |
| 31: Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. (Bunları yaratması) kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, iyilik edenlere de iyilikle karşılık vermesi içindir. | |
| 32: Ki onlar küçük kusurlar dışında günâhların büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar. Şüphesiz Rabbin bağışlaması geniş olandır. O sizi topraktan yarattığında ve siz daha annelerinizin karınlarında ceninler iken de (her kademede) sizi çok iyi bilir. Artık kendinizi temize çıkarmayın. Kimin sakındığını O daha iyi bilir. | |
| 33: O yüz çevireni gördün mü? | |
| 34: (Söz verdiği malından) az miktar verdi ve (gerisini) sımsıkı elinde tuttu. | |
| 35: Gayb ilmi onun yanında da o görüyor mu? | |
| 36: Yoksa Musa'nın sahifelerinde olan ona haber verilmedi mi? | |
| 37: Ve çok vefakâr İbrahim'in (sahifelerinde olan): | |
| 38: Ki hiçbir günâhkâr başkasının günâh yükünü yüklenmez. | |
| 39: Ve insan için kendi çabasından başka bir şey yoktur. | |
| 40: Şüphesiz kendi çabası da yakında görülecektir. | |
| 41: Sonra onun karşılığı kendisine eksiksiz verilecektir. | |
| 42: Elbette son varış Rabbinedir. | |
| 43: Doğrusu güldüren de O'dur ağlatan da. | |
| 44: Ve öldüren de O'dur dirilten de. | |
| 45: Erkek ve dişi iki çifti O yarattı. | |
| 46: (Rahme) atıldığı zaman nutfeden. | |
| 47: Diğer yaratma [3] da O'na aittir. | |
| 48: Zengin eden ve servet verip memnun eden O'dur. | |
| 49: Gerçek şu ki, Şi'ra (yıldızı)nın [4] Rabbi O'dur. | |
| 50: Doğrusu önceki Ad (kavmin)i O helâk etti. | |
| 51: Semud'u da. Böylece (onlardan kimseyi) geriye bırakmadı. | |
| 52: Daha önce Nuh kavmini de. Çünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar. | |
| 53: (Lut kavminin) altı üstüne getirilen şehirlerini de O yere çarptı. | |
| 54: Böylece onlara sardırdığını sardırttı. | |
| 55: Öyleyse Rabbinin hangi nimetlerinden şüphe ediyorsun? | |
| 56: Bu, önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır. [5] | |
| 57: O yaklaşıcı [6] yaklaştı. | |
| 58: Onu Allah'tan başka ortaya çıkaracak yoktur. | |
| 59: Şimdi siz bu söze mi hayret ediyorsunuz? | |
| 60: Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz. | |
| 61: Ve gafletle baş kaldırıyorsunuz. [7] | |
| 62: Haydi Allah'a secde edin ve O'na kulluk edin. | |