| Süleyman Ateş Meali |
|
| 1: Elif lâm râ. Şunlar Kitabın ve apaçık Kur'an'ın âyetleridir. | |
| 2: Bir zaman gelir ki nankörlük edenler, "Keşke müslüman olsaydılar" diye arzu ederler. | |
| 3: Bırak onlar yesinler, eğlensinler; arzu onları oyalasın. Yakında (yaptıklarının kötü sonucunu) bileceklerdir. | |
| 4: Biz hiçbir kenti yok etmedik ki, onun mutlaka bilinen bir yazısı olmasın (helâk ettiğimiz her ülkenin yazılmış, tesbit edilmiş bir süresi vardır. O süre dolunca onları yok etmişizdir). | |
| 5: Hiçbir millet ne süresini geçebilir, ne de (ondan) geri kalır (her kavim mutlaka, kendileri için belirtilmiş sürede helâk olur). | |
| 6: Dediler ki: "Ey kendisine Zikir (Kitap) indirilmiş olan, sen mutlaka cinlenmişsin!" | |
| 7: "Eğer doğrulardansan, bize melekleri getirsene!" | |
| 8: Biz, melekleri ancak hak ile (hikmet gereğince) indiririz, o zaman da kendilerine asla göz açtırılmaz, (derhal işleri bitirilir, mahvolup giderler). | |
| 9: O Zikri (Kitap)ı biz indirdik biz; ve O'nun koruyucusu da elbette biziz! | |
| 10: Andolsun, senden önceki milletlerin kolları içine de elçiler gönderdik. | |
| 11: Onlara hiçbir elçi gelmezdi ki, onunla alay etmesinler. | |
| 12: İşte biz o(Tanrı Zikri)ni suçluların kalblerine böyle sokarız. | |
| 13: Kendilerinden öncekilerin sünneti (inkârcıların mahvedileceği yasası) geçtiği halde yine de ona inanmazlar. | |
| 14: Onlara gökten bir kapı açsak da oraya çıkacak olsalardı: | |
| 15: "Herhalde gözlerimiz döndürüldü, biz büyülenmiş bir topluluğuz," derlerdi. | |
| 16: Andolsun biz, gökte burçlar yaptık. Ve onu bakanlar için süsledik. | |
| 17: Ve onu, her recim (taşlanmış, kovulmuş uydurma sözler atan) şeytândan koruduk. | |
| 18: Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ışın kovalar. | |
| 19: Arzı da yaydık, oraya sağlam dağlar attık ve orada ölçülü mütenâsib şeyler bitirdik. | |
| 20: Orada sizin için ve (beslediğinizi sandığınız, fakat aslında) sizin beslemediğiniz kimseler için geçimlikler var ettik. | |
| 21: Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri, bizim yanımızda olmasın, ama biz onu, bilinen bir miktar ile indiririz. | |
| 22: Rüzgârları, aşılayıcı olarak gönderdik de gökten su indirdik, böylece sizi suladık. Onu depolayan siz değilsiniz. | |
| 23: Biziz, elbette biz ki, yaşatır, öldürürüz; gerçek vâris olan da biziz (her fâninin mülkü bize geçer. Ölmeyen, dâimâ kalan yalnız biziz). | |
| 24: Andolsun, sizden önce geçenleri de bildik, sonra gelenleri de bildik. | |
| 25: Gerçekten onları toplayacak olan, Rabbindir. O hükümdardır, bilendir. | |
| 26: Andolsun biz insanı pişmemiş çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık. | |
| 27: Cinne gelince onu da (insandan) daha önce, (vücudun gözeneklerine) nüfuz eden kavurucu ateşten yarattık. | |
| 28: Bir zaman Rabbin meleklere demişti ki: "Ben kupkuru çamurdan, değişken balçıktan bir insan yaratacağım!" | |
| 29: "Onu düzenle(yip insan şekline koydu)ğum ve ona ruhumdan üflediğim zaman hemen ona secdeye kapanın!" | |
| 30: Meleklerin hepsi topluca secde ettiler. | |
| 31: Yalnız İblis, secde edenlerle beraber olmayı kabul etmedi. | |
| 32: (Allâh): "Ey İblis, nen var ki, sen secde edenlerle beraber olmadın?" dedi. | |
| 33: (İblis): "Ben bir çamurdan, değişken bir balçıktan yarattığın insana secde edemem!" dedi. | |
| 34: (Allâh): "Öyleyse çık oradan (meleklerin içinden çık), dedi, çünkü sen kovuldun!" | |
| 35: "Tâ cezâ gününe kadar üzerine lâ'net edilecektir!" | |
| 36: (İblis): "Rabbim," dedi "bâri tekrar dirilecekleri güne kadar beni(m canımı almayı) ertele!" | |
| 37: (Allâh): "Haydi," dedi, "sen ertelenmişlerdensin!" | |
| 38: "O bilinen vaktin gününe kadar!" | |
| 39: (İblis): "Rabbim, dedi, beni azdırmandan ötürü andolsun ki, ben de yer yüzünde onlara (günâhları) süsleyeceğim ve onların hepsini azdıracağım. | |
| 40: Ancak içlerinden kendilerine ihlas verilen kulların hâriç. (Benim azdırmam, onları etkilemez.) | |
| 41: (Allâh) buyurdu ki: "İşte bana varan doğru yol budur." | |
| 42: "Benim hâlis kullarıma karşı senin bir gücün yoktur. Ancak sana uyan azgınlar(ı azdırabilirsin)". | |
| 43: Cehennem o (şeytâna uya)nların hepsinin buluşma yeridir. | |
| 44: Onun yedi kapısı vardır. Her kapıya, onlardan bir bölüm ayrılmıştır. | |
| 45: (Şeytâna uymaktan, küfür ve isyândan) korunanlar ise cennetlerde, pınar başlarındadırlar. | |
| 46: (Onlara): "Oraya esenlikle, güven içinde girin!" (denilir). | |
| 47: Onların göğüslerindeki kini çıkarıp atmışızdır; (hepsi) kardeşler olarak divanlar üzerinde karşı karşıya oturur (sohbet eder)ler. | |
| 48: Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değillerdir. | |
| 49: (Ey Muhammed), kullarıma haber ver: İşte ben öyle bağışlayan, öyle esirgeyenim. | |
| 50: Fakat benim azâbım da çok acı bir azâbdır. | |
| 51: Onlara İbrâhim'in konuklarından haber ver; | |
| 52: Onun yanına girmişler: "Selâm" demişlerdi. O da: "Biz sizden korkuyoruz." dedi. | |
| 53: "Korkma dediler, biz sana bilgin bir çocuk(un olacağını) müjdeleriz!" | |
| 54: "Bana ihtiyarlık dokunduktan sonra mı beni müjdelediniz? Ne tuhaf bir şey ile müjdeliyorsunuz beni?" dedi. | |
| 55: "Sana gerçeği müjdeledik, umut kesenlerden olma!" dediler. | |
| 56: "Sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden umut keser?" dedi. | |
| 57: (İbrâhim gelenlerin Hak elçileri melekler olduklarını anlayınca): "Ey elçiler, dedi, işiniz nedir?" | |
| 58: "Biz suç işleyen bir kavme gönderildik," dediler. | |
| 59: Yalnız Lût âilesi suçlu değildir. Biz onların hepsini kurtaracağız." | |
| 60: "Ancak karısı hâriç. Onun da (suçlularla beraber) kalanlardan olmasını uygun gördük." | |
| 61: Elçiler Lût âilesine geldiklerinde: | |
| 62: (Lût): "Siz hiç tanınmamış kimselersiniz!" dedi. | |
| 63: Dediler ki: "Doğrusu, biz onların, hakkında şüphe ettikleri((tanrı azâbı)nı sana getirdik," | |
| 64: "Sana gerçeği getirdik, biz elbette doğru söyleyenleriz!" | |
| 65: "Hemen gecenin bir parçasında âileni yürüt, sen de arkalarından git, içinizden hiç kimse ardına dönüp bakmasın. Emredildiğiniz yere gidin!" | |
| 66: Ona: "Şunlar sabaha girerlerken arkaları kesilecektir!" buyruğunu bildirdik. | |
| 67: (Lût kavminin oturduğu Sodom) Kent(inin) halkı, (Lût'un genç konuklarını duyup) sevinerek geldiler. | |
| 68: (Lût onlara): "Bunlar benim konuğumdur, dedi, beni mahcubetmeyin!" | |
| 69: "(Ne olur), Allah'tan korkun, beni rezil etmeyin!" | |
| 70: "Seni âlemlerden (başkalarının işine karışmaktan) menetmemiş miydik?" dediler. | |
| 71: "Eğer yapacaksanız, işte kızlarım." dedi. | |
| 72: Senin ömrüne andolsun ki, onlar, sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı. | |
| 73: Güneşin doğma zamanına girerlerken korkunç ses onları yakaladı. | |
| 74: O kentin üstünü altına getirdik ve üzerlerine de çamurdan pişmiş taşlar yağdırdık. | |
| 75: Şüphesiz bunda işâretten anlayanlara (nice) ibretler vardır. | |
| 76: Ve o (kent, herkesin gelip geçtiği) bir yol üzerinde durmaktadır. | |
| 77: Elbette bunda inananlar için bir ibret vardır. | |
| 78: Gerçekten Eyke halkı da zâlim kimselerdi. | |
| 79: Onlardan da öcümüzü aldık, her ikisi de (Sodom da, Eyke de) hâlâ (yol üzerinde, gözler) ön(ün) de apaçık durmaktadır. | |
| 80: Andolsun Hicr halkı (Semûd kavmi) de peygamberleri yalanladılar. | |
| 81: Onlara âyetlerimizi verdik, ama onlardan yüz çeviriyorlardı. | |
| 82: Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı. | |
| 83: Sabaha girerlerken onları da (o) korkunç ses yakaladı. | |
| 84: Kazandıkları, kendilerinden hiçbir şeyi savamadı. | |
| 85: Biz gökleri yeri ve bunlar arasında bulunanları hak ile yarattık; (gerçeğin ortaya çıkacağı) o sâ'at, mutlaka gelecektir! Şimdi sen güzel bir hoşgörü ile hareket et. | |
| 86: Yaratan, bilen ancak Rabbindir.. | |
| 87: Andolsun sana ikililerden yedi ve bu büyük Kur'ân'ı verdik. | |
| 88: Onlardan bazı çiftlere (sınıflara) verdiğimiz dünyâlığa gözlerini dikme ve (sana inanmadıkları için) onlara üzülme. Mü'minlere kanadını indir, (onlara karşı mütevâzi, şefkatli davran). | |
| 89: Ve: "Ben, ancak ben, apaçık bir uyarıcıyım!" de. | |
| 90: (Siz bilirsiniz, inanmazsanız Allâh'ın azâbı başınıza inecektir.) Tıpkı o bölücülere (veya and içenlere) indirdiğimiz gibi (sizin başınıza da azâb indiririz)! | |
| 91: Onlar ki Kur'ân'ı bölük bölük ettiler. | |
| 92: Senin Rabbin hakkı için biz onların hepsine mutlaka soracağız: | |
| 93: Yaptıkları şeylerden. | |
| 94: Sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve ortak koşanlara aldırma. | |
| 95: O alay edenlere karşı biz sana yeteriz. | |
| 96: O, Allâh ile beraber başka tanrı tutanlar, yakında (yaptıklarının sonucunu) bileceklerdir! | |
| 97: Andolsun onların söylediklerine senin göğsünün daraldığını (canının sıkıldığını) biliyoruz. | |
| 98: Sen Rabbini hamd ile tesbih et (O'nu övecek sözlerle an, subhanallahi velhamdulillah de) ve secde edenlerden ol. | |
| 99: Ve Rabbine kulluk et ki sana yakin gelsin (kesin bilgiye eresin)! | |