| İbni Kesir Meali | 	
	  |  
 | 1: Alemleri uyarmak üzere kuluna Furkan'ı indiren ne yücedir. | 	  |  
 | 2: O ki; göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Çocuk edinmemiştir, mülkte ortağı yoktur. Her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş ve bir ölçüyle takdir etmiştir. | 	  |  
 | 3: O'nu bırakıp da, bir şey yaratmayan; üstelik kendileri yaratılmış olan ve kendilerine ne bir zarar ne de bir fayda vermeyen, öldürmeye, diriltmeye ve ölümden sonra tekrar canlandırmaya gücü yetmeyen bir takım ilahlar edindiler. | 	  |  
 | 4: Küfredenler dediler ki: Bu ancak onun uydurduğu bir yalandır ve ona bu hususta bir başka topluluk yardım etmiştir. Hiç şüphesiz onlar, zulüm ve iftira ile geldiler. | 	  |  
 | 5: Ve dediler ki: Öncekilerin masallarıdır. Başkalarına yazdırıp sabah akşam kendisine okunmaktadır. | 	  |  
 | 6: De ki: Onu göklerde ve yerdeki sırrı bilen indirmiştir. Şüphesiz ki O; Gafur ve Rahim olandır. | 	  |  
 | 7: Ve dediler ki: Bu peygambere ne oluyor ki; yemek yiyor, sokaklarda geziyor? Onun beraberinde bulunup uyaran bir melek indirilmeli değil miydi? | 	  |  
 | 8: Yahut kendisine bir hazine verilmeli veya besleneceği bir bahçe olmalı değil miydi? O zalimler dediler ki: Siz, büyülenmiş bir adamdan başkasına tabi olmuyorsunuz. | 	  |  
 | 9: Bir bak; sana nasıl misaller getirip saptılar. Bir daha yol bulamazlar. | 	  |  
 | 10: Dilerse sana bunlardan daha hayırlı olarak altından ırmaklar akan cennet ler verebilen ve köşkler kurabilen Allah ne yücedir. | 	  |  
 | 11: Fakat onlar, kıyamet saatını da yalanladılar. Biz, o saatın geleceğini yalanlayanlara öyle çılgın bir ateş hazırladık ki. | 	  |  
 | 12: Bu, kendilerine uzak bir yerden gözükünce onun kaynayışını ve uğultusunu duyacaklardır. | 	  |  
 | 13: Elleri boyunlarına bağlı olarak onun en dar bir yerine atıldıkları zaman orada yok olup gitmeyi isterler. | 	  |  
 | 14: Bugün bir kere yok olmayı değil, bir çok kereler yok olmayı isteyin. | 	  |  
 | 15: De ki: Bu mu daha hayırlıdır, yoksa müttakilere vaad olunan ebedi cennet mi? Ki bu, onlar için bir mükafat ve son duraktır. | 	  |  
 | 16: Onlar için orada diledikleri her şey var. Ve temelli kalırlar. Bu, Rabbının yerine getirilmesi istenen bir vaadidir. | 	  |  
 | 17: O gün Rabbın onları ve Allah'tan başka taptıklarını bir araya toplar ve: Bu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan saptılar? der. | 	  |  
 | 18: Onlar da derler ki: Tenzih ederiz, Seni bırakır da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz. Ama Sen, onlara ve babalarına nimetler verdin de, Seni anmayı unuttular ve helaki hak eden bir kavim oldular. | 	  |  
 | 19: İşte sizi söylediklerinizde yalancı çıkardılar. Artık üzerinizden azabı çeviremez ve yardım göremezsiniz. Sizden zulmedenlere büyük bir azab tattıracağız, denir. | 	  |  
 | 20: Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, sokaklarda gezinirlerdi. Sabreder misiniz diye sizi birbirinizle deneriz. Ve Rabbın Basir olandır. | 	  |  
 | 21: Bize kavuşmayı ummayanlar: Bize melekler indirilmeli değil miydi veya Rabbımızı görmeli değil miydik? derler. Andolsun ki; kendi kendilerine büyüklenmişler ve büyük bir azgınlıkla haddi aşmışlardır. | 	  |  
 | 22: Melekleri görecekleri gün; işte o gün, günahkarlara iyi haberler yoktur. Melekler: Size iyi haber yasaktır, yasak, derler. | 	  |  
 | 23: Yaptıkları her işi ele alır ve onu toz-duman ederiz. | 	  |  
 | 24: O gün cennet yaranının kalacağı yer; çok daha iyi, dinlenecekleri yer; çok daha güzeldir. | 	  |  
 | 25: Ve o gün; gök beyaz bulutlar halinde parçalanacak, melekler bölük bölük indirileceklerdir. | 	  |  
 | 26: O günde gerçek mülk, Rahman'ındır. Kafirler için de pek yaman bir gündür. | 	  |  
 | 27: O gün; zalim kimse iki elini ısırarak: Ne olurdu ben de peygamberle beraber bir yol tutsaydım, diyecektir. | 	  |  
 | 28: Vay başıma gelene: Keşki falancayı dost edinmeseydim. | 	  |  
 | 29: Andolsun ki; bana gelen zikirden beni, o saptırdı. Şeytan; insanı yapayalnız ve yardımsız bırakandır. | 	  |  
 | 30: Ve Peygamber dedi ki: Ey RAbbım; doğrusu kavmim bu Kur'an'ı terkedilmiş olarak bıraktı. | 	  |  
 | 31: İşte böylece Biz; her peygambere suçlulardan bir düşman kıldık. Hidayete götüren ve yardımcı olarak Rabbın yeter. | 	  |  
 | 32: O küfredenler dediler ki: Kur'an ona bir kerede topluca indirilmeli değil miydi? Halbuki Biz; onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle azar azar indirir ve ağır ağır okuruz. | 	  |  
 | 33: Onlar sana bir misal getirmeye görsünler, Biz; onun gerçeğini ve en iyi anlaşılanını sana getirmişizdir. | 	  |  
 | 34: Cehennemde yüzleri üstü toplanacak olanların; işte onların yeri çok kötü ve yolu çok sapıktır. | 	  |  
 | 35: Andolsun ki; Biz, Musa'ya kitabı verdik. Kardeşi Harun'u da kendisine vezir yaptık. | 	  |  
 | 36: Ayetlerimizi yalanlayan kavme gidin, dedik. Neticede o kavmi yerle bir ettik. | 	  |  
 | 37: Nuh kavmini de peygamberlerini yalanladıkları vakit, suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ayet yaptık. Zalimlere elim bir azab hazırlamışızdır. | 	  |  
 | 38: Ad ve Semud'u da, Ress ashabını ve bunların arasında bir çok nesilleri de | 	  |  
 | 39: Her birine misaller vermiştik. Ama hepsini kırdık geçirdik. | 	  |  
 | 40: Andolsun ki; onlar, bela yağmuruna tutulmuş olan kasabaya uğramışlardır. Onu görmediler mi? Hayır, onlar tekrar dirileceklerini ummazlar. | 	  |  
 | 41: Seni gördükleri vakit: Bu mu Allah'ın gönderdiği elçi? diye alaya almaktan başka bir şey yapmazlar. | 	  |  
 | 42: Gerçekten tanrılarımız üzerinde direnmeseydik bizi az kalsın onlardan saptıracaktı, derler. Azabı gördükleri vakit, kimin yolunun sapık olduğunu bileceklerdir. | 	  |  
 | 43: Heva ve hevesini tanrı edinen kimseyi gördün mü? Şimdi onun üzerine vekil sen mi olacaksın? | 	  |  
 | 44: Yoksa sen, onların çoğunun dilediklerini veya aklettiklerini mi sanıyorsun? Başka değil, onlar dört ayaklı hayvanlar gibidirler. Hatta daha da sapıktırlar. | 	  |  
 | 45: Görmedin mi; Rabbın, gölgeyi nasıl uzatmıştır. İsteseydi onu durdururdu. Sonra Biz, güneşi ona delil kıldık. | 	  |  
 | 46: Sonra onu yavaş yavaş kendimize çekmişizdir. | 	  |  
 | 47: O'dur; size geceyi örtü, uykuyu rahatlık kılan ve gündüzü çalışma zamanı yapan. | 	  |  
 | 48: Ve O'dur; rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci gönderen. Ve Biz; gökten tertemiz bir su indirdik. | 	  |  
 | 49: Ki onunla ölü bir şehri canlandıralım ve yarattığımız nice hayvan ve insanları sulayalım. | 	  |  
 | 50: Andolsun ki; düşünüp ibret alsınlar diye onu aralarında evirip çevirmekteyiz. Buna rağmen insanların çoğu nankörlükte direnmişlerdir. | 	  |  
 | 51: Dileseydik; her kasabaya bir uyarıcı gönderirdik. | 	  |  
 | 52: Öyleyse sen, kafirlere uyma ve onlara karşı olanca gücünle cihad et. | 	  |  
 | 53: Ve O'dur; iki denizi salıp katan. Şu tatlı ve susuzluğu giderici, bu ise tuzlu ve acıdır. İkisinin arasına bir engel ve aşılamayan bir sınır koymuştur. | 	  |  
 | 54: O'dur; insanı sudan yaratarak ona soy-sop veren. Ve Rabbın her şeye kadirdir. | 	  |  
 | 55: Allah'ı bırakıp kendilerine fayda veya zarar veremeyen şeylere ibadet ederler. Kafir; Rabbına karşı duranın yardımcısıdır. | 	  |  
 | 56: Biz; seni, sadece bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. | 	  |  
 | 57: De ki: Buna karşılık ben, sizden bir ücret değil, sadece Rabbıma doğru bir yol tutmak isteyen kimseler olmanızı istiyorum. | 	  |  
 | 58: Sen; asla ölmeyen ve daima diri olana tevekkül et ve O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olarak kendisi yeter. | 	  |  
 | 59: Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra da Arş'a hükmeden Rahman'dır. Bunu haberdar olana sor. | 	  |  
 | 60: Onlara: Rahman'a secde edin, denildiği zaman: Rahman da nedir? Senin bize emredegeldiğine mi secde edeceğiz? derler. Ve bu, onların nefretini arttırır. | 	  |  
 | 61: Gökte burçlar var eden, orada bir çerağ ve aydınlatan ayı var eden ne yücedir. | 	  |  
 | 62: İbret almak veya şükretmek isteyen kimseler için, gece ile gündüzü bir biri ardınca getiren O'dur. | 	  |  
 | 63: Rahman'ın kulları, onlardır ki; yeryüzünde mütevazi olarak yürürler. Bilgisizler kendilerine takıldıkları zaman, selam, derler. | 	  |  
 | 64: Onlar ki; Rabbları için secdeye vararak ve kıyama durarak gecelerler. | 	  |  
 | 65: Ve onlar ki: Rabbımız, bizden cehennem azabını uzaklaştır. Doğrusu cehennem in azabı sürekli ve acıdır, derler. | 	  |  
 | 66: Muhakkak ki o, ne kötü bir karargah ve konaklama yeridir. | 	  |  
 | 67: Onlar ki; infak ettikleri zaman, ne israf ederler, ne de cimrilik. İkisi arasında orta bir yol tutarlar. | 	  |  
 | 68: Onlar ki; Allah ile beraber başka bir tanrıya tapmazlar. Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Kim de bunları yaparsa, cezaya çarpar. | 	  |  
 | 69: Kıyamet günü azabı kat kat olur ve orada alçaltılarak temelli bırakılır. | 	  |  
 | 70: Ancak tevbe eden, inanıp salih amel işleyenlerin; Allah, işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Ve Allah; Gafur ve Rahim olandır. | 	  |  
 | 71: Kim de tevbe edip salih amel işlerse; şüphesiz ki o, Allah'a tevbesi kabul edilmiş olarak döner. | 	  |  
 | 72: Onlar ki; yalan yere şehadet etmezler. Boş ve kötü lakırdıya rastladıkları zaman, yüz çevirip vakarla geçerler. | 	  |  
 | 73: Onlar ki; kendilerine Rabblarının ayetleri hatırlatıldığı vakit, onlara karşı kör ve sağır davranmazlar. | 	  |  
 | 74: Onlar ki; Rabbımız, eşlerimiz ve çocuklarımız hususunda gözümüzü aydın kıl, bizi müttakilere imam yap, derler. | 	  |  
 | 75: İşte onlar, sabrettiklerinden dolayı cennetin en yüksek dereceleri ile mükafatlandırılırlar ve orada sağlık ve selamla karşılanırlar. | 	  |  
 | 76: Orada temelli kalırlar. Orası ne güzel bir yer ve ne güzel bir duraktır. | 	  |  
 | 77: De ki: Duanız olmasaydı, Rabbım size değer verir miydi? Gerçekten yalanladınız. O halde azab yakanızı bırakmayacaktır. | 	  |