| Şaban Piriş Meali |
|
| 1: Yâ sîn. | |
| 2: Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki.. | |
| 3: Sen peygamberlerdensin. | |
| 4: Dosdoğru bir yol üzerindesin.. | |
| 5: Güçlü ve merhametlinin indirmesidir. | |
| 6: Ataları uyarılmadığı için gafil bir toplumu uyarman için. | |
| 7: Çoğu için buyruk gerçekleşmiştir, onlar iman etmezler. | |
| 8: Biz, onların boyunlarına, çenelerine varan halkalar geçirdik. Onun için başları kalkıktır. | |
| 9: Önlerine bir set, arkalarına da bir set çekerek onları bürüdük de artık göremezler. | |
| 10: Onları uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar. | |
| 11: Sen ancak, Kur’an’a uyan, görmediği halde Rahman’dan korkan kimseyi uyarabilirsin. Onlara bağışlanmayı ve büyük bir mükafatı müjdele! | |
| 12: Şüphesiz biz, ölüleri diriltiriz ve onların yaptıkları her işi ve bıraktıkları izleri yazarız. Her şeyi açık bir kumanda altında toplamışızdır! | |
| 13: Kendilerine elçiler gelmiş olan belde halkının misalini anlat onlara. | |
| 14: Hani onlara iki elçi göndermiştik de onları yalanlamışlardı. Bir üçüncüsü ile onları güçlendirmiştik. -Biz, size gönderilen elçileriz, demişlerdi. | |
| 15: -Siz de bizim gibi insandan başka bir şey değilsiniz, Rahman, hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz, diye cevap vermişlerdi. | |
| 16: Elçiler ise: -Rabbi’miz biliyor ki biz size gönderilen elçileriz, diye karşılık verdiler. | |
| 17: Bizim görevimiz apaçık duyurmaktan başka bir şey değildir. | |
| 18: Onlar dediler ki: -Sizin yüzünüzden bize uğursuzluk geldi. Eğer bu işe bir son vermezseniz, sizi taşa tutarız ve bizden acı bir azap dokunur size. | |
| 19: -Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Sizi uyardık diye mi? Hayır, siz aşırı giden bir toplumsunuz, dediler. | |
| 20: Şehrin öbür ucundan koşa koşa bir adam geldi: -Ey halkım elçilere tabi olun, dedi.. | |
| 21: Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun. Onlar, doğru yoldadırlar. | |
| 22: Bana ne oluyor ki beni yaratana kulluk etmemeyim? Siz de O’na döndürüleceksiniz. | |
| 23: O’ndan başkasını ilahlar edinir miyim? Rahman bana bir zarar istese, onların şefaati bana hiçbir yarar sağlamaz ve beni kurtaramazlar. | |
| 24: Üstelik ben o zaman apaçık sapıklıkta olurum. | |
| 25: Şüphesiz ben, Rabbi’nize iman ettim, beni dinleyin! | |
| 26: -Cennete gir, denildi. O da: -Keşke kavmim bilseydi. | |
| 27: Rabb’imin beni bağışladığını ve beni ikrama layık kimselerden kıldığını .. | |
| 28: Ondan sonra, kavminin üzerine gökten ordular indirmedik. İndirecek de değildik. | |
| 29: Tek çığlıktan başka bir şey olmadı. O anda sönüverdiler. | |
| 30: Yazıklar olsun o kullara! Ki, kendilerine bir peygamber gelmeyegörsün, onunla sadece alay ederlerdi. | |
| 31: Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmüyorlar mı? Onlara bir daha geri dönemezler. | |
| 32: Ve hepsi toplanıp huzurumuza çıkarılacaklardır. | |
| 33: Onlara bir ibret de ölü topraktır. Biz, onu diriltip, ondan yedikleri ekin çıkarırız. | |
| 34: Yine orada, hurma ve üzüm bahçeleri yetiştiririz. Aralarından da pınarlar fışkırtırız. | |
| 35: Ürünlerinden ve yetiştirdiklerinden yesinler diye. Hâlâ şükretmiyorlar mı? | |
| 36: Yeryüzünde biten şeylerden, kendi cinslerinden ve daha bilmedikleri şeylerden çift çift yaratan, yücedir, noksan vasıflardan uzaktır. | |
| 37: Gece de onlar için bir işarettir. Gündüzü ondan çekeriz. Karanlıklar içinde kalırlar. | |
| 38: Güneş de karar kılacağı yere akıp gider. Bu, üstün, güçlü ve her şeyi bilenin takdiridir. | |
| 39: Ay’a da duraklar belirledik ki sonunda kuru bir hurma dalı gibi olur. | |
| 40: Ne güneşin aya yetişmesi mümkündür. Ne de gündüzün geceyi geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzerler. | |
| 41: Soylarını dolu bir gemide taşımamız da onlar için bir ayettir. | |
| 42: Ve onlar için, daha başka taşıtlar da yarattık. | |
| 43: Eğer istersek onları suda boğarız. Onlara bir yardımcı da bulunmaz, kendi kendilerine de kurtulamazlar. | |
| 44: Ancak bizden bir rahmet ve bir süreye kadar geçimlik verilmiş ola. | |
| 45: Onlara: -Önünüzdeki ve arkanızdakinden sakının ki merhamet olunasınız, denildiği zaman... | |
| 46: Ve onlara Rab’lerinin ayetlerinden bir ayet geldiği zaman ancak, ondan yüz çevirenler oldular. | |
| 47: Kendilerine: -Allah’ın size verdiği rızıklardan infak edin, denildiği zaman; nankörlük edenler, iman edenlere; -Allah istese doyurabileceği kimseleri biz mi doyuracağız? Siz, ancak açık bir sapıklık içindesiniz, derler | |
| 48: Eğer doğru söylüyorsanız, bu tehdit ne zaman yerine gelecek? derler. | |
| 49: Onlar, tek bir çığlıktan başka bir şey beklemiyorlar. Birbirleriyle çekişip dururlarken onları yakalayacak. | |
| 50: (O zaman) Ne bir vasiyet edebilirler ne de ailelerine geri dönebilirler | |
| 51: Sur’a üflenince, kabirlerinden kaldırılıp, Rab’lerinin huzurunda sıralanacaklardır. | |
| 52: -Eyvah bize, mezarımızdan bizi kim kaldırdı? Bu, Rahman’ın tehdididir. Demek ki elçiler doğru söylemiş, derler. | |
| 53: Yalnızca korkunç bir çığlık... Derhal onların hepsi huzurumuza gelmiş olacaklar. | |
| 54: Ve o gün, hiç kimseye hiçbir şekilde haksızlık edilmeyecek ve ne yapmışsanız ancak onun karşılığını göreceksiniz. | |
| 55: O gün, cennet ehli eğlenceyle meşguldür. | |
| 56: Kendileri ve eşleri gölgeliklerde, koltuklara yaslanmışlardır. | |
| 57: Orada, onlar için meyveler vardır. Canlarının istediği her şey onlarındır. | |
| 58: Merhametli Rab’den sözlü selam vardır | |
| 59: -İşte günahkarlar! Bugün, ayrılın bakalım, ey günahkarlar! | |
| 60: (60-61) -Ey Adem oğulları! Size, şeytana kulluk etmeyin, çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır. Bana kulluk edin. Dosdoğru yol budur, diye buyurmamış mıydım? | |
| 62: O, sizden çoğu toplumları saptırmıştı. Hiç aklınızı kullanmadınız mı? | |
| 63: İşte size vaat olunan Cehennem! | |
| 64: Nankörlük etmiş olduğunuz için bugün girin oraya! | |
| 65: Bugün, onların ağızlarını mühürleyeceğiz, bizimle elleri konuşacak. Ayakları da yaptıklarına şahitlik edecektir. | |
| 66: Dileseydik, gözlerini tamamen kör ederdik de yol bulmak için didinirlerdi, oysa nasıl görebilirler? | |
| 67: Eğer dileseydik, kalıplarını değiştirirdik de ileri gitmeye de geri dönmeye de güçleri yetmezdi. | |
| 68: Kime uzun ömür verirsek onu yaratılışta tersine döndürürüz. Hiç akıllarını kullanmıyorlar mı? | |
| 69: Ona şiir öğretmedik, ona yakışmaz da. Bu, yalnızca bir hatırlatma ve apaçık Kur’an’dır. | |
| 70: Diri olanları uyarmak ve sözün nankörler aleyhinde gerçekleşmesi içindir. | |
| 71: Kendi elimizle yaparak, onlar için yarattığımız hayvanları ve ona sahip olduklarını görmüyorlar mı? | |
| 72: O hayvanları onlara boyun eğdirdik, onlardan kimine biniyorlar kiminin de etini yiyorlar. | |
| 73: O hayvanlarda, insanlar için daha başka faydalar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmiyorlar mı? | |
| 74: Kendilerine yardımlarını umarak Allah’tan başka ilahlar edindiler. | |
| 75: Oysa onlara yardım edecek güçleri yoktur. Aksine onlar, bunları korumak için hazırlanmış ordudurlar. | |
| 76: Onların sözleri seni üzmesin. Biz onların gizlediklerini de açıkladıklarını da elbette biliyoruz. | |
| 77: İnsan kendisini bir damladan yarattığımızı görmüyor mu ki apaçık mücadeleci oluveriyor. | |
| 78: Kendi yaratılışını unutup, bize örnek veriyor: -Bu çürümüş kemikleri kim diriltebilir? diyor. | |
| 79: De ki: -Onları ilk defa meydana getiren diriltecek. O her türlü yaratmayı bilir. | |
| 80: Sizin için yeşil ağaçtan ateş çıkaran O’dur. Nitekim siz onunla ateş yakıyorsunuz. | |
| 81: Gökleri ve yeri yaratanın, onların benzerlerini yaratmaya gücü yetmez mi? Elbette yeter. Çünkü O, her şeyi bilen mükemmel yaratıcıdır. | |
| 82: Bir şey istediği zaman, O’nun tek yaptığı sadece: -Ol! demekten ibarettir. O da hemen oluverir. | |
| 83: Her şeyin mülkiyeti elinde olan benzersizdir. Hepiniz O’na döndürüleceksiniz. | |