| İbni Kesir Meali | 	
	  |  
 | 1: Andolsun; saf bağlayıp duranlara. | 	  |  
 | 2: Haykırıp sürenlere. | 	  |  
 | 3: Zikir okumakta olanlara. | 	  |  
 | 4: Ki, sizin ilahınız muhakkak ki bir tektir. | 	  |  
 | 5: Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların Rabbıdır. Ve doğruların da Rabbıdır. | 	  |  
 | 6: Doğrusu Biz; dünya göğünü bir süsle, yıldızlarla süsledik. | 	  |  
 | 7: Ve onu inatçı her şeytandan koruduk. | 	  |  
 | 8: Onlar Mele-i Ala'yı dinleyemezler ve her yönden sürülerek atılırlar. | 	  |  
 | 9: Kovularak. Ve onlar için sürekli bir azab vardır. | 	  |  
 | 10: Ancak çalıp çırpan olursa; onu da hemen delip geçen yakıcı bir alev takib eder. | 	  |  
 | 11: Onlara sor; yaratış bakımından kendileri mi daha zordur, yoksa bizim yaratmış olduklarımız mı? Doğrusu Biz; onları cıvık bir çamurdan yarattık. | 	  |  
 | 12: Hayır, sen; şaşırıp kaldın, onlarsa alay edip duruyorlar. | 	  |  
 | 13: Kendilerine öğüt verildiğinde ise öğüt dinlemezler. | 	  |  
 | 14: Bir ayet gördüklerinde, onu eğlenceye alırlar. | 	  |  
 | 15: Ve derler ki: Bu, ancak apaçık bir büyüdür. | 	  |  
 | 16: Öldüğümüzde, toprak ve kemik olduğumuzda mı, biz mi, diriltileceğiz? | 	  |  
 | 17: Veya önceki babalarımız mı? | 	  |  
 | 18: De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak. | 	  |  
 | 19: O, sadece bir tek çığlıktır ki onların birden bire gözleri açılıverecektir. | 	  |  
 | 20: Ve dediler ki: Vay bize, bu; din günüdür. | 	  |  
 | 21: Bu, ayırdetme günüdür ki siz, onu yalanlamıştınız. | 	  |  
 | 22: Zulmetmiş olanları ve onların eşlerini toplayın. Onların taptıklarını da; | 	  |  
 | 23: Allah'tan başka. Ve onları cehennem yoluna götürün. | 	  |  
 | 24: Durdurun onları. Çünkü onlar sorumludurlar. | 	  |  
 | 25: Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz? | 	  |  
 | 26: Hayır; onlar bugün, teslim olmuşlardır. | 	  |  
 | 27: Bir kısmı bir kısmına dönerek soruştururlar. | 	  |  
 | 28: Ve derler ki: Doğrusu siz, bize sağdan gelirdiniz. | 	  |  
 | 29: Onlar da derler ki: Hayır, siz zaten iman edenler olmamıştınız. | 	  |  
 | 30: Bizim, sizin üstünüzde bir hakimiyetimiz de yoktu. Aksine siz, azgınlar topluluğu oldunuz. | 	  |  
 | 31: Bunu için Rabbımızın sözü, üzerimize hak oldu. Doğrusu biz, tadacak olanlarız. | 	  |  
 | 32: Sizi azdırdık; çünkü biz de azgınlardan olmuştuk. | 	  |  
 | 33: Artık o gün onlar, muhakkak ki azabda ortaktırlar. | 	  |  
 | 34: Biz, suçlulara muhakkak böyle yaparız. | 	  |  
 | 35: Çünkü onlara; Allah'tan başka ilah yoktur, denildiğinde, büyüklük taslarlardı. | 	  |  
 | 36: Ve derlerdi ki: Deli bir şair için mi ilahlarımızı terkedeceğiz? | 	  |  
 | 37: Hayır, O; hakkı getirmiş ve peygamberleri tasdik etmişti. | 	  |  
 | 38: Elbette siz, elim azabı tadacaksınız. | 	  |  
 | 39: Ve yapmış olduğunuzdan başkasıyla cezalandırılmayacaksınız. | 	  |  
 | 40: Ancak Allah'ın ihlasa erdirilmiş kulları müstesna. | 	  |  
 | 41: İşte onlar için, ma'lum bir rızık vardır. | 	  |  
 | 42: Ve meyveler. Onlar, ikram edilenlerdir; | 	  |  
 | 43: Naim cennetlerinde, | 	  |  
 | 44: Karşılıklı tahtlar üzerinde. | 	  |  
 | 45: Kendilerine kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur, | 	  |  
 | 46: Ki bembeyazdır, içenlere zevk verir. | 	  |  
 | 47: Başağrısı yoktur onda ve sarhoş da etmez. | 	  |  
 | 48: Yanlarında el değmemiş ve bakışlarını yalnız eşlerine çevirmiş iri gözlüler vardır. | 	  |  
 | 49: Sanki onlar, saklı bir yumurta gibidirler. | 	  |  
 | 51: İçlerinden bir sözcü der ki: Benim bir dostum vardı. | 	  |  
 | 52: Derdi ki: Sen de mi tasdik edenlerdensin? | 	  |  
 | 53: Öldüğümüz, toprak ve bir yığın kemik olduğumuz zaman mı, biz mi ceza göreceğiz? | 	  |  
 | 54: Siz, onu bilir misiniz? dedi. | 	  |  
 | 55: Bir bakar ve onu cehennemin ortasında görmüştür. | 	  |  
 | 56: Dedi ki: Allah'a andolsun ki; az kaldı beni de mahvedecektin. | 	  |  
 | 57: Rabbımın lutfu olmasaydı, ben de oraya götürülenlerden olacaktım. | 	  |  
 | 58: Biz, bir daha ölmeyeceğiz değil mi? | 	  |  
 | 59: Ancak ilk ölümümüz müstesna, ve azablandırılmayacağız da. | 	  |  
 | 60: İşte bu, şüphesiz büyük kurtuluştur. | 	  |  
 | 61: Çalışanlar bunun gibisi için çalışsınlar. | 	  |  
 | 62: Konak yeri olarak bu mu hayırlıdır, yoksa zakkum ağacı mı? | 	  |  
 | 63: Doğrusu Biz, onu; zalimler için bir fitne yaptık. | 	  |  
 | 64: O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır. | 	  |  
 | 65: Tomurcukları şeytanların başları gibidir. | 	  |  
 | 66: Onlar muhakkak ondan yiyecekler ve karınlarını onunla dolduracaklardır. | 	  |  
 | 67: Sonra onlar için, üzerine kaynar su katılmış içkiler de vardır. | 	  |  
 | 68: Sonra onların dönüşü muhakkak, yine cehennemedir. | 	  |  
 | 69: Doğrusu onlar, babalarını sapıklar olarak bulmuşlardı. | 	  |  
 | 70: Yine de onların izlerinde koşturuluyorlardı. | 	  |  
 | 71: Andolsun ki; onlardan önce geçenlerin çoğu da sapıtmıştı. | 	  |  
 | 72: Ve andolsun ki; onlara, uyarıcılar göndermiştik. | 	  |  
 | 73: Bir bak; uyarılanların akıbeti nice oldu. | 	  |  
 | 75: Andolsun ki; Nuh, Bize niyaz etmişti. Ne güzel icabet edenleriz Biz. | 	  |  
 | 76: Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık. | 	  |  
 | 77: Ve onun soyunu süreklilerin kendisi kıldık. | 	  |  
 | 78: Sonrakiler arasında ona da bıraktık. | 	  |  
 | 79: Alemler içinde selam olsun Nuh'a. | 	  |  
 | 80: Biz, ihsan edenleri; işte böyle mükafatlandırırız. | 	  |  
 | 81: Doğrusu o; Bizim inanmış kullarımızdandı. | 	  |  
 | 82: Sonra diğerlerini suda boğduk. | 	  |  
 | 83: Muhakkak ki İbrahim de onun yolunda olanlardandı. | 	  |  
 | 84: Çünkü Rabbına selim bir kalb ile gelmişti. | 	  |  
 | 85: Hani babasına ve kavmine demişti ki: Neye ibadet ediyorsunuz? | 	  |  
 | 86: Yalancılık etmek için mi, Allah'tan başka tanrılar mı istiyorsunuz? | 	  |  
 | 87: Alemlerin Rabbı hakkındaki zannınız nedir? | 	  |  
 | 88: Derken yıldızlara bir göz atarak baktı. | 	  |  
 | 89: Doğrusu ben, rahatsızım, dedi. | 	  |  
 | 90: Bunun üzerine arkalarını dönüp uzaklaştılar. | 	  |  
 | 91: O da, tanrılarına yönelip dedi ki: Yemiyor musunuz? | 	  |  
 | 92: Ne o, konuşmuyor musunuz? | 	  |  
 | 93: Nihayet üzerlerine yürüyüp sağıyla vurdu. | 	  |  
 | 94: Bunun üzerine koşarak ona geldiler. | 	  |  
 | 95: Dedi ki: Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? | 	  |  
 | 96: Halbuki sizi de, yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır. | 	  |  
 | 97: Haydin; dediler, onun için bir bina yapın da onu alevli ateşe atın. | 	  |  
 | 98: Ona hile yapmak istediler. Biz de onları en aşağılar kıldık. | 	  |  
 | 99: O, dedi ki: Doğrusu ben, Rabbıma gidiyorum. O beni hidayete erdirir. | 	  |  
 | 100: Rabbım, bana salihlerden ihsan et. | 	  |  
 | 101: Biz de ona, hilim sahibi bir oğul müjdeledik. | 	  |  
 | 102: O, kendisinin yanısıra yürümeye başlayınca dedi ki: Oğulcuğum; doğrusu ben, rüyada iken seni boğazladığımı görüyorum. Bir bak, ne dersin? O da dedi ki: Babacığım; sana emrolunanı yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun. | 	  |  
 | 103: İkisi de teslim olunca, babası; oğlunu alnı üzere yatırdı. | 	  |  
 | 104: Biz, ona şöyle seslendik: Ey İbrahim; | 	  |  
 | 105: Sen rü'yayı gerçekleştirdin. Elbette Biz, ihsan edenleri böylece mükafatlandırırız. | 	  |  
 | 106: Muhakkak ki bu, apaçık bir imtihandı. | 	  |  
 | 107: Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik. | 	  |  
 | 109: Selam olsun İbrahim'e. | 	  |  
 | 110: Biz, ihsan edenleri işte böyle mükafatlandırırız. | 	  |  
 | 111: Muhakkak ki o, mü'min kullarımızdandı. | 	  |  
 | 112: Ona salihlerden bir peygamber olmak üzere İshak'ı müjdeledik. | 	  |  
 | 113: Onu da, İshak'ı da mübarek kıldık. O ikisinin soyundan ihsan eden de vardır, kendisine açıkça zulmeden de. | 	  |  
 | 114: Andolsun ki; Musa ve Harun'a da lutuf da bulunmuştuk. | 	  |  
 | 115: O ikisini de, kavimlerini de büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık. | 	  |  
 | 116: Onlara yardım etmiştik de galibler onlar oldu. | 	  |  
 | 117: Her ikisine de apaçık anlaşılan kitab vermiştik. | 	  |  
 | 118: Ve onları doğru yola hidayet etmiştik. | 	  |  
 | 119: Sonrakiler arasında; ikisini de bıraktık. | 	  |  
 | 120: Musa ve Harun'a selam olsun. | 	  |  
 | 121: Muhakkak ki Biz, ihsan edenleri böyle mükafatlandırırız. | 	  |  
 | 122: Doğrusu o ikisi de, mü'min kullarımızdandı. | 	  |  
 | 123: Muhakkak ki İlyas da peygamberlerdendi. | 	  |  
 | 124: Hani kavmine demişti ki: Siz, hiç korkmaz mısınız? | 	  |  
 | 125: Yaratıcıların en güzelini bırakıp da Ba'l'e mi taparsınız? | 	  |  
 | 126: Sizin de Rabbınız, önceki babalarınızın da Rabbı olan Allah'ı. | 	  |  
 | 127: Fakat bunlar, onu yalanlamışlardı. Muhakkak ki onlar da cehenneme götürüleceklerdir. | 	  |  
 | 128: Yalnız Allah'ın ihlasa erdirilmiş kulları müstesna. | 	  |  
 | 130: Selam olsun İlyas'a. | 	  |  
 | 131: İşte Biz, ihsan edenleri böyle mükafatlandırırız. | 	  |  
 | 133: Muhakkak ki Lut da peygamberlerdendi. | 	  |  
 | 134: Hani Biz, onu ve ailesini topluca kurtarmıştık. | 	  |  
 | 135: Geridekiler arasında kalan bir kocakarı müstesna. | 	  |  
 | 136: Sonra diğerlerini yerle bir etmiştik. | 	  |  
 | 137: Doğrusu siz, sabahleyin onlara uğrar üzerlerinden geçersiniz. | 	  |  
 | 138: Geceleyin de. Hala akletmez misiniz? | 	  |  
 | 139: Muhakkak ki Yunus da peygamberlerdendi. | 	  |  
 | 140: Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı. | 	  |  
 | 141: Kur'a çekmişti de yenilenlerden olmuştu. | 	  |  
 | 142: Yenilgiye uğramışken, bir balık yutmuştu onu. | 	  |  
 | 143: Eğer o, tesbih edenlerden olmasaydı. | 	  |  
 | 144: Tekrar diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalacaktı. | 	  |  
 | 145: Rahatsız bir halde iken Biz, onu açıklık bir yere attık. | 	  |  
 | 146: Ve onun için geniş yapraklı bir bitki yetiştirdik. | 	  |  
 | 147: Onu yüz bin veya daha fazlasına elçi gönderdik. | 	  |  
 | 148: Nihayet ona inandılar, Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik. | 	  |  
 | 149: Şimdi sen, onlara sor, kızlar senin Rabbının da, oğlanlar onların mı? | 	  |  
 | 150: Yoksa, Biz, melekleri dişi olarak yarattık da onlar buna şahid miydiler? | 	  |  
 | 151: İyi bilin ki; gerçekten onlar, iftiralarından ötürü şöyle diyorlar: | 	  |  
 | 152: Allah doğurdu. Hiç şüphesiz onlar yalancılardır. | 	  |  
 | 153: Kızları, oğullara tercih mi etmiş? | 	  |  
 | 154: Ne oluyor size, nasıl hükmediyorsunuz? | 	  |  
 | 155: Hiç düşünmüyor musunuz? | 	  |  
 | 156: Yoksa sizin apaçık bir deliliniz mi var? | 	  |  
 | 157: Eğer sadıklardan iseniz kitabınızı getirin. | 	  |  
 | 158: O'nunla cinnler arasında bir neseb bağı uydurdular. Andolsun ki; cinnler de, onların götürüleceklerini bilmektedirler. | 	  |  
 | 159: Allah, onların nitelendirdiklerinden münezzehtir. | 	  |  
 | 160: Allah'ın ihlasa erdirilmiş kulları müstesna. | 	  |  
 | 161: Muhakkak ki sizler ve taptıklarınız, | 	  |  
 | 162: O'na karşı hiç fitneleyebilecek değilsiniz. | 	  |  
 | 163: Tabii cehenneme girecek olan müstesna. | 	  |  
 | 164: Bizim her birimizin belirli bir makamı vardır. | 	  |  
 | 165: Ve muhakkak ki biz; saf bağlayıp duranlarız. | 	  |  
 | 166: Ve muhakkak ki biz; tesbih edenleriz. | 	  |  
 | 167: Onlar her ne kadar şöyle diyor idiyseler de; | 	  |  
 | 168: Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir zikir bulunsaydı; | 	  |  
 | 169: Biz de elbet Allah'ın ihlasa erdirilmiş kulları olurduk. | 	  |  
 | 170: Sonunda O'na küfrettiler, ama ilerde bileceklerdir. | 	  |  
 | 171: Andolsun ki; Bizim, gönderilen kullarımız hakkında sözümüz geçmiştir: | 	  |  
 | 172: Onlar muhakkak yardım görenlerdir. | 	  |  
 | 173: Ve şüphesiz ki Bizim askerlerimiz; onlar galiblerdir. | 	  |  
 | 174: Sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir. | 	  |  
 | 175: Gözetleyiver onları, ilerde göreceklerdir. | 	  |  
 | 176: Yoksa azabımızı mı çabucak istiyorlar? | 	  |  
 | 177: Fakat o, yurtlarına indiğinde uyarılanların sabahı ne kötü olur. | 	  |  
 | 179: Gözetleyiver, ilerde göreceklerdir. | 	  |  
 | 180: Tenzih ederiz senin izzet sahibi Rabbını, onların nitelemekte olduklarından. | 	  |  
 | 181: Selam olsun peygamberlere. | 	  |  
 | 182: Hamd olsun, alemlerin Rabbı Allah'a. | 	  |